aranızdaki ilişkiyi sizin algiladiginiz gibi algılamayan biriymiş demek ki.
"yazmazsa kendi bilir" demeniz lazim.

bence siz okuzsunuz. bir kere kelime argo ve küçümseyici, yani samimiyet boyutunuz ne olursa olsun kendisi bu hitaptan hoşlanmayabilir. bunu da size ima etmiş işte. ya tercihine saygı duyarsınız, ya da gorusmezsiniz su noktada.

Yok o kadar değil bence samimiyet var kızım hitabında ama çok laubali. For the recordla aynı fikirdeyim bakış açısı farklı olabilir arkadaşlığınıza. Kezbanlık bir durum yok yani eğer birlikte vakit geçirmekten keyif alıyorsanız bunun bozmaması lazım.

kız kezban

Yazma bırak ya. Millet kendini nimetten sayıyor iyice. Hiç ses etme iki gün sonra o sana yazar.

hatun kadar kızım da çirkin bir ifade. kişilere nasıl hitap edeceğinizi sizin onlarla yakınlığınız değil onların bu yöndeki istekleri belirler.

it depends! ikinizin arasinda, aranizdaki iletisime bakis acilarinizin farkli olmasindan kaynaklanmis benim anladigim. tek kelimeyle iletisimi kesebilecek seviyede gordugun arkadasliga zaten devam edemezsin ki zihnin izin vermez. sana normal gelen, ona gelmeyebilir ki gelmemis goruldugu uzere. o yuzden ne sen okuzsun ne de kiz kezban.

"Kızım" var, "kızım" var. İlk kez kızım'ın sevgili veya eşe söylendiğini eniştemden görmüştüm ve şok anıydı. Teyzemle eniştem arasında 13 yaş fark var ve eniştemin "kızım" demesini duyduğumda eniştem 79, teyzem 66 yaşındaydı. Bir yemekten sonra hep birlikte masayı kaldırdık; herkes dağılınca da teyzemle ben çay-tatlı, vb. işlerine başladık. Bir film mi başlamıştı televizyonda, ne. Teyzemle ben filmi kaçırıyorduk. Eniştem teyzeme "Kızım, bırak mutfağı da gel. Film kaçıyor" dedi. O kızım'ın öyle tatlı bir vurgusu vardı ki, aynı kızımın içinde bir yandan "çıtırım, lolitam" tarzı bir hayranlık, bir yandan baskınlık belirtisi hafif bir emir, bir yandan 80 yaşa rağmen tutku, bir yandan da teyzem filmi kaçırdığı için üzülme ve şefkat, bir yandan da sevgi akıyordu adamın dilinden. Öyle içten hitap o yaşta zor. Peşinden de teyzem hafif o anlık şımartıldığını belli eden, hafif cilveli, hafif de nazlı bir havayla eniştemin yanına oturdu.

Salonda ikisinin yanak yanağa resimleri var. Bir gün kuzenim kocasının yanağını öpünce "Hadi, eniştem de yengemi öpsün" lafı geçti, hepimiz de gaza gelince "Öp! Öp! Öp!" tezahüratları oldu. Eniştem dünden razı zaten, hemen yanağa hamle yaptı. Teyzem "Ay ay, istemem. Olmaz, ayıp!" dedi ama her halinden de "İstemem, yan cebime koy" okunuyordu; ilgi odağı olunca anında sevimli bir şımarıklılık ve naz geldi yüzüne. Eniştem de "Aaa, kızım, uzat o gül yanağını" deyince; teyzem sevinçten ağzı kulaklarına vara vara ama bir yandan da hala nazını koruyarak "Peki, madem" deyip uzatıverdi. Öyle "kızım"a can kurban!

Aynı "kızım"ı babam anneme söylese garip kaçar, çünkü annem babamdan 7 yaş büyük. Babam anneme söylese ve atıyorum ki "Kızım, sus" dese, "Ben seni ciddiye almıyorum" gibi bir vurgu olur. Hatta, vurguya göre, mahalle delikanlısının mahalledeki kızlara horozluk, baskınlık, üstünlük, söz geçirme çabaları gibi bir izlenim bile bırakabilir. Bazıları bunu kaldırır, bazıları kaldıramaz. "Farklı dünyaların insanıymışız" etkisi yaratabilir. balpolen'in dediği gibi ucuz ve itici olabilir.

Evet, kadınlar olarak böyle şeyleri analiz ederiz. Hatta doğal olarak, analiz ettiğimizin farkına bile varmadan analiz ederiz. İçten gelir. Bu "Her adımı bıncık bıncık ayıklıyoruz" demek değil.

Edit: Yazınca fark ettim; teyze-enişte kısmı life is drunk entry'si gibi olmuş ama yalan, uydurma veya çalıntı değil.

varoş hitabı.

Onun sana oğlum demesi gibi. Onun sana oğlum demesini sorun etmeyeceksen demeye devam et.

Edit : Kızın verdiği tepki saçma derecede soğuk muhtemelen sizden hoşlanmıyordur hatta iyi arkadaş olarak bile görmüyordur yoksa biraz dalga geçerdi sizinle tatlıya bağlanırdı olay en fazla.

bu kadar abartılacak bi şey yok, varoş hitabı falan değil. anlamadım hepiniz mi cambridge düşesisiniz... öte yandan hoşuna gitmemiş olsa bile tavrını çocuklar duymasındaki gönül gibi "kızım? nnnneyseah..." diye tripli tripli koyması çok salakça. bilirsiniz ki Gönül ve Meltem karakterleri yurdumuz modern batılı kadın kezbanlarının anasıdır.

Sen öküzsün, kelime ucuz.

Gül gibi isim varken, kızım diye seslenmek niye. Kız kezban değil. Doğrusu diğer seçenek.

süper saça bir hitap falan değil. Ben arkadaşlarıma, arkadaşlarımın kız arkadaşlarına falan diyorum arada.

Cambridge düşesi +1

edit: Arkadaş muhabbeti için tabii bu cevap.

Kezban'ül Ala.

Cambridge düşesi + 1

Kiz bahane ariyormus sogumaya, sana ilgi duysa ve o hitabi begenmese " kizim ne ya varos musun :p" diye espri bile kasabilirdi.

Konuşma dilinde ağızdan çıkar böyle hitaplar o çok sıkıntı değil ama yazarken bana biraz gereksiz geldi ama kızın verdiği tepki de çok kezbanca. Olaya "Kızım da neymiş ya çok öküzce" diyen insanların konuşurken kullandığı üç kelimeden biri amına koyim oluyor genelde. Bülent Ersoy gibi konuşmuyorlar pek.

Hiç hoşlanmadığım bir hitap şekli. Ben de aynı tepkiyi verirdim. Yalnız kız rahatsızlığını belli etmiş sadece. bence bu doğrultuda ilişkinizi sürdürebilirsiniz, neden böyle keskin sınırlar, kezbanlar, öküzler var anlayamıyorum.

bence fazla alınganlık göstermiş

Varoş hitabı. Kızların bir olayı abiğ abiğ diyerek anlatmasıyla aynı.

"Kızım" genellikle olmaz. Okul arkadaşına ya da 7-12 yaş aralığında sokakta oynadığın arkadaşına "kızım" diyebilirsin, o da sana "oğlum" der. Ancak bu şartlar altında ifadeler yanlış olmaz. Bir de konuşma dilinde eklenebilecek mimiklerle kurulan cümle daha yumuşayabilirken, yazı dilinde iç hiç olmaz.
Arada çıktığınız birine "kızım" demişseniz, kurduğunuz cümleye göre: "ne alaka, sen benden üstün mü sanıyorsun kendini" diye düşünebileceği gibi "ne alaka, fried zone'a mı alıyorsun beni" diye de düşünebilir.
Kısa cevap, kız kezban değil, sizin iletişim sorununuz var.

en yakın arkadaşımla birbirimize hitap şeklimiz böyle. o arada güzel kızım falan da der. gayet sevecen sevgi dolu bence. barzolaştıran tonlama. aychovsky nin dediği durum benim anne babamda da var. yaşıtlar ama babam kızım, yavrucuğum gibi hitaplarda bulunur anneme. her ikisi de durumdan memnun.

Pardon hanımefendi diyebilirdiniz Haşmet Bey. Takıldığın biriyse kopma hemen. Herkesin beğenmediği kelimeler var bu hayatta. Ben mesela kendimden küçük birinin bana adam yapıyor yeaaa demesine ayar olurum. Belki o da kızım kelimesini sadece babasından duymak istiyordur.

yoo saygisizca değil. kız kendini friendzonelandi sanmistir.

Kızım ifadesini oldum olası sevmiyorum. Bu şekilde bi hitap olursa da aynen konuştuğunuz kadınınki gibi bir tepki verirdim, ilave olarak hoşlanmadığımı belirtirdim yumuşak bir dille şahsen. Kişisel olarak hoşlanmıyorsa hoşlanmıyordur. "Kezbanlık" da değil bu ayrıca. Kimi -sizin tabirinize göre- "kezbanlar" bu ifadeden hoşlanıp sahiplenme ifadesi olarak görebiliyor, kimisi de görmüyor. Kadınları yalnızca kadın gibi görmeyin lütfen, insan gibi görün. Samimi olmadığınız bir erkek arkadaşınıza küfürlü hitap ettiğinizde hoşuna gitmeyip sizi tersliyorsa ve siz buna bir şey demiyorsanız, buna da bir şey diyemezsiniz. Takılınacak bir nokta değil.
Ayrıca öküzlük de değil bu, o insana o şekilde hitap etmemeniz gerektiğini öğrenmiş oldunuz. Bundan sonra da devam etmezsiniz bunu demeye. Görüşmeme bahanesi değil yani.

Kızım, kız diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmam. Seviyesizlik olduğunu düşünüyorum.

pierreloti'de değnekçilerin yerini ispark aldı, güvenle gidebilirsiniz:)balat sahilde haliç sosyal tesisleri güzel bir mekan yine. koç müzesinin kafesi'de güzeldir yine o tarafta(karşı tarafta,sütlüce)

eminönü'nde marmara kafe var cankurtaran'da.

asmalı mescit civarında teraslı yerler var böyle, vida pera, balkon, hardal falan. ama yazın hafta içi de olsa yoğun olur sanırım.

Beyoğlu Midpoint. Kalabalık olsa da herkes kendi masasında, sıkıntı yaşamazsınız.

Karşındaki adamın maruz kalacağı zarar senin hapse girip hayatını sikip atmandan daha önemli değilse kendine hakim olursun.

sonuçlarını düşünüyorum. sonuçlarını düşünemediğim durumlarda, mümkünse mekanı ortam terk edip bir nefes almaya çalışıyorum.

trafikte kendime prensip kuralı koydum, hiç kimseyle didişmiyorum.

içinde hayvan varsa ona biz bişi yapamayız, olmaması gerekiyor

@gokhan ooo nasıl laf soktun öyle?

olabilir tabii ki.

evi bazen okuma yazma bilmeyen insnalar yapıyor.

en basiti çekül ya da bilye kontrolü.

Bunlarda kendinden kalibre olmaz, sen her seferinde kalibre etmen lazım. Bi referans belirtmen şart çünkü.

ana yapı olamaz. yapı denetim şirketlerinin kontrolünde çünkü. ama ince işi sırasında yamuklaşmış olabilir. parkeler ve alt malzemesi örneğin yamuk olabilir.

ev yamuk olabilir.
mümkün.

Olabilir. Bizim iki katlı ev var. Yamuk mesela. Belli de oluyor.

teraziyi zemine koyup deneyin.

duvar yamuk olabilir mümkündür ve doğaldır. çünkü senin dediğin gibi dik bir şekilde çok zor yani çok ince işçilik yapılmış olması lazım yamuk olmaması için, lazerle kontrol felan. kaldı ki yamuk dediğin %1 bile yoktur. yani duvar üstüyle altı arasında 3 cm oynama yoktur. taşıyıcı sistemde özellikle kolonlarda eğer yapım aşamasında insan evladı yaptıysa çok yamukluk olmaz, kalıp şişmesi vb durumlar nedeniyle az birşey olabilir kabul edilebilir o da.

duvar düz örülmüş olsa bile sıva işleminde yamukluk ortaya çıkabilir.

duvarındaki sapmayı bulman için sana bir yöntem. ağır işsizlik içerir :D düz bir profile ip ve ipin ucuna da bir ağırlık bağla. profili duvarın yukarısına düz bir şekilde bastır. ağırlık, yerçekimden dolayı 90 derece olacak şekilde aşağı sarkacaktır.şahkül dediğimiz aleti yapmış oldun. sen o şekilde tutarken birisi duvarın çeşitli yerlerinden ip ile arasındaki mesafeyi ölçsün. göreceksin ki kimi yer 3 cm gelirken kimi yer 2.8 cm kimisi 2.5 cm gelecek.

özet geçiyorum. evet olabilir ama dediğiniz dereceler yapısal anlamda sorun teşkil etmez.

şeffaf bir hortum alıp hava kabarcığı olmayacak şekilde su dolduruyoruz. alın size en orijinalinden su terazisi. hortumun iki ucundaki su seviyesi işinizi görür.

mevzuata göre ev 1/250 oranına kadar yamuk olabilir. zemine oturabilir bir taraf.

alkolizm içki sayısıyla değil, zihin durumuyla alakalı bence. kendini kaybediyorsan o 1 bira da olsa 10 bira da olsa normalden farklı bir durum...

Valla çay bardağı kadar bile içsen her gün ihtiyaç duyuyosan alkoliksin. Kimisi 10 bardağa ihtiyaç duyar kimisi bir bardağa. Önemli olan ihtiyaç duymak.

tek kriter miktar değil ama miktar da bir kriter. bunun yanında;

- içme sıklığı;
- sosyal aktivilerin tümünü ya da büyük kısmını buna bağlama eğilimi;
- evde alkol bulundurma eğilimi;
- içmeme durumunda içindeki ruh halin;
- günlük hayatına yansıması;

vs vs bir sürü kritere bakarak bu tanıyı koyuyor doktorlar.

bence her gün içme. alkolü sevmen dert değil, sevmeden neden içesin ki zaten? mevzu alkol nedeniyle hayatının sekteye uğraması.

pubs.niaaa.nih.gov

Hergun icmekle baslar bence alkolizm:)

3 biradan fazlasını nasıl içiyorsunuz bilmem. bira buz gibiyken iyi ama maksimum 3 bence. sonrası saçmalık.

ben kendime söz verdim ve 1 senedir içmiyorum. en ufak bir eksiklik hissi yok.

bence birayla alkolik olunmaz.
yaz geliyor, havalar püfür püfür, tam bira içilecek hava.
canın normalden fazla çekiyorsa alkolikle ilgili değil havalardandır.

Miktar ile alakalı sonuçta alkol almıyorsan alkolik olma şansın yok. Ama olma riskini genetik ve cinsiyet miktardan daha fazla etkiliyor. bir de şöyle bir şey var 40 yıldır her gün içen insan alkolik midir değil midir? Önemli olan yoksunluk çekip çekmemen.

Ben birayı çok seviyorum orası ayrı. Genelde hafta içi içmeyip hafta sonu canım daha fazla istemeyinceye kadar içiyorum. Konu benimle ilgili değil.

Bahsettiğim durum evde alkol varsa bitirene kadar rahat edememek,
Normal bir günde, sohbette herkes daha birinci birasındayken hızlıca içip 2.ye 3.ye geçmek,
Buna göre de daha erken sarhoş olmak,
Tek başına votka alıp sek shot yaparak bitirmek,
Her gün başka sebeplerle içmek için bir sebep bulmak
ve tüm gece içilse bile eve dönerken o tek birayı almak.

tabii duygusal değişikliklerden bahsetmiyorum bile şu an.

ne düşünmeli bu durumda?

uyanır uyanmaz aklına gelmesi lazım. saati önemli miktarı değil.

boş ver sen devam et ayık kafa ile çekilir gibi değil bu dünya.

psikiyatri açısından bağımlılıklar hastalıktır diye biliyorum.

edit : burada tartışılmış.

www.e-psikiyatri.com

bence sayılmaz

hayır. kişnin kendi seçimidir. madde kullanımını bırakıp, yoksunluk yaşarsa ve yoksunluğun sebep olduğu sorunlar çıkarsa belki hastalık olarak nitelendirilebilir.

Mesela hangisi

Morfin bağımlılığı. Ama baya ölüme götüren cinsten ağır bir bağımlılık.

Hangi ildesiniz bilmiyorum ama, internet üzerinden dahi olsa bir aile hukuku avukatı ile görüşün. Bir saatlik danışma ücreti 400tl civarı. Onu da almayabiliyorlar yüz yüze görüşmede, belli olmuyor.
Hatta mümkünse, en az 2 (ve hatta 3-5) farklı avukatla görüşüp, kafanıza en çok yatanla davayı açın derim.
En net bu şekilde fikir edinebilirsiniz.

PS: avukatlarla ilgili tecrübe konuşmakta.

1- boşanmak istemiyorsa karşı tarafın dava açmasını bekleyebilir. boşanma davasında kusur dava için şart olduğundan, davayı açan tarafın kusurlu olması nedeniyle dava reddedilir. boşanmak istiyorsa kendisi de açabilir.

2- ödedikleri paraları geri alamazlar.

3- medeni kanun'un benimsediği mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimidir ve şahsi mallar paylaşımda dikkate alınmazlar. miras şahsi mal statüsünde olduğundan boşanma olsa da olmasa da miras kalan eşe aittir. diğer eş hak iddia edemez.

4- boşanma davasıyla birlikte maddi ve manevi tazminat talep edebilir, çocuklar için ve kendisi için nafaka isteyebilir. şiddet aldatma vs vs manevi tazminat sebebi olarak kabul edilir. diğer eşin maddi durumuna göre bir miktar yoksulluk ve iştirak nafakasına da hükmedilebilir.

Pardon, davayı açın derken, o avukatla çalışın demek istedim. Yoksa boşanma davasını adamın açması kadının avantajına olur. Ama kadın boşanmdan da, adama şiddet, aldatılma dolayısıyla tazminat davası açabilir, bu durumda adamın sadece emekli maaşı var, bir şey alamaz doğru düzgün.

En mantıklısı adamın boşanma davası açmasını beklemek, bu sırada da ev adamın üstüne geçene kadar bir şekilde evliliği devam ettirmek. Bu esnada adama daha sonra yapılacak suçlamalar için şimdiden darp raporu, aldatmaya dair kesin kanıtlar bir şekilde elde edilmeli. Şahitli polis tutanağı olmalı. Adam sarhoş diye şikayetinden vazgeçmiş kadın ama, bu polis tutanaklarının birer kopyasını bulundurun, ileride hakime delil göstermek adına.

1) kadinin en az zararla bu sureci bitirebilmesi icin Bosanma davasini kendisi mi acmali, yoksa adamin acmasini mi beklemeli?

evet en kısa sürede davaya açmalı ki karakolda şikayettinden vazgeçmiş dediniz işte bu tür olaylarda genelde en büyük sorun şikayet etmiyor veya vaz geçiorlar

2) Su an adamin ustunde emekli maasi disinda bir sey yok. cocuklari, kit kanaat kazandiklariyla bu adamin borclarinin odemesini yapiyor. cocuklar, bosanma sirasinda yaptiklari bu odemeleri geri alabilirler mi?

evet geri alabilirler iyi bir avukat ve ispat ile alınabilir.

3) Bosandiktan sonra miras paylasimi yapilsa dahi, kadin bu mirastan bir sey alabiliyor mu?

alabilir sonuçta çocuklarda aynı zamanda mirasta hak sahibiler

4) Kadinin en azindan bir tazminat alabilmesi icin izlemesi gereken yol nedir? kendisinin arzu ettigi bu evde oturmaya devam etmek, ama bu mumkun degilse, en azindan bunca yillik maddi/manevi siddet karsiliginda yuklu bir tazminat alabilir mi?

en kısa zamanda elindeki tüm ispat edebileceği evraklar ile bir avukata başvurup davayı açarsa nafakasını alır ilerde oluşacak miras gibi durumlarda mirasta çocukları sayesinde hak sahibi olabilecektir. ama burada önemli olan şikayet ve dava açma bunlar olmadan devlet durup dururken aaa pis adam yürü git demez.

Evet çocuklara evden miras hakkı doğar, ama adam öldüğü zaman. Anladığım kadarıyla şu an oturdukları ev onlarda kalsın istiyor kadın ve çocuklar.

Ev adamın üstüne geçtikten sonra boşanırlarsa, adamdan doğru düzgün miktarda tazminat alabilir. Diğer durumda adamın zaten parası malı mülkü yok, sadece emekli maaşı var. Orda da adamın gelir durumuna göre tazminat belirleneceği için, adamdaki varlık durumu önemli.

Boşanma gerçekleşmeden de darp sebebiyle adama 3-6 ay evden uzaklaştırma cezası verilir. Ne olursa olsun, o ev adamın üstüne olduktan sonra bu tazminat ve boşanma davası sonlanmalı.

sorunun cevaplarını bu davalarla ilgilenen avukattan başkasına sormak mantıklı değil. bilmiyorum ama genel olarak fikrim;
böyle bir adamın parasından hayır gelmez. zararın neresinden dönülse kar.

düzeltme: özür dilerim "adam" demişim.

1-şu durumda ister istemez çekişmeli boşanma olacak gibi, adam kusurlu olduğu için kendi de boşanma davası açabilir ama bence en temiz iş anlaşmlı boşanma.

2-alamazlar.

3-alamaz.

4-anlaşmalı boşanma sırasında protokol yaparlar ev bana kalsın diye. ama anlattığına göre o adam buna asla yanaşmaz. çekişmeli boşanma davasında ev dahil tüm tazminat taleplerini dilekçesinde belirtebilir. ama adamın üzerine sadece emekli maaşı varsa yine eli boş döner. bu devirde en saf emekli bile emekli maaşına muvafakat vermiyor.
bir de adam ailesine 15 gün içinde evi boşaltın dedi demiştin. ordan da bişey çıkmaz. orası aile konutu ve ev adamın üstüne olsa bile kadın onun halen resmi nikahlı eşi. göz korkutmaya çalışıyordur.

okudum buraya aynı duyuruyu açmayı düşündüm ama gerçek değil bence.
Fakat içinde hep bir acaba olabiliyor sayko insanlarız.

açık hava tımarhanesi yemin ediyorum.

gerçek olduğuna %100 eminim.

Okuyunca ben de inanamadım ama gerçek çıkarsa hiç sasirmayacagim.

gerçek olmadığına inanmak istiyorum. hikayenin en eksik noktası muavinin eline pipisini koparıp vermesi gereken yürekli yolcu.
gerçekse de şaşırmam gerçi, artık üzülemiyorum bile.

askere giden erkekler, bunun gerçek olduğuna adı gibi emindir. ben de dahil. kesin gerçektir.

bence gercek olma payi cok yuksek. erkekler etrafinizda illa en garip sekilde masturbasyon yapan, ya da tacizini anlatan bir erkek arkadasiniz olmusur elbet, bunlarla karsilastirdiginizda bu muavinin yaptigi da pek olasi geliyor.

yalniz yuzunde sperm durmasi bana garip geldi, o sperm oradan akar gider; akmayan kismi da kurur ve kurumus uhu gibi kaskati olur. onu bir peceteyle silseler bile ondan analiz yapilabilirdi.

gerçek olamayacak kadar kötü bir durum ama öyle bir ülke haline geldik ki olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu düşünüyoruz.
bir insan durduk yerde böyle bir şey yazmaz. karalama kampanyasından öte bir şey bu. sefer numarası, saati falan vermiş sonuçta.

inanmıyorum, fantezi gibi kurgu gibi geliyor. ha olabilir mi, kesinlikle olabilir. ben sadece bu hikayeye, anlatış tarzına inanmıyorum.

bir insan sevgilisine yapılan cinsel saldırıyı böyle mi anlatır? yüzüne boşalmak vs vs olaydaki diğer ayrıntılardaki soğukluk bana inandırıcı gelmedi.

spermin hemen akması için çok uzun süre mastürbasyon yapılmaması gerekir. çok basınçlı bir dışavurum olur ve akar. ama bu kısa sürer. çok kısa sürede yavaşlar ve olduğu yerde kalır.

adam fotoğraf dahi atmış, gerçek diye düşünüyorum.

arkadaşlar, hiç muavin arkadaşınız olmamış. bu insanların bir çoğunun kadın yolcular üzerinde öyle fantezileri, öyle uydurma hikayeleri var ki aklınız almaz. hasbelkader bir iki tane dinlemek durumunda kalmıştım. bu yüzden böyle bir entry yazılmadan önce de böyle bir şey yaşanabilir mi diye sorsalar kesinlikle yaşanır, yaparlar, potansiyelleri çok yüksek derdim.

Hurriyet'e de haber olmuş. Kızın arkadaşı konuşmuş. Soruşturma filan açıldığı, inceleme yapıldığı doğruymuş yani.

Ne hale geldik, artık otobüse de binmeyelim.

Fotoğraflar gerçek olduğunu düşündürtüyor bana.

Gerçek olabilecek kadar absürt ve iğrenç (Türkiye'de).

böyle bir şey uydurma olsa, metro turizm adamın aklını alır. hemen yalanlanır ve dava açılır. böyle bir şey olmadığına göre doğrudur. ne ceza alacağını bilmem ama alması gereken hapis cezası ve metro turizm tarafından ödenecek maddi tazminat söz konusu olmalı.

meli malılarla olmuyor bu işler bu ülkede malesef.

Çok ekstrem gibi gelse de, ördeğe, tavuğa tecavüz edenler bunu da yapar diye düşünüyorum.

Geçen sene iett durağında oturmuş otobüs bekliyordum, birkaç kişi daha vardı, gündüz vakti, öğleden sonra. yan tarafımda bir hareketlilik hissettim, baktığımda bir adam yerlere patır patır spermlerini döküyordu. Bana veya duraktaki başka kadınlara, belki de gördüğü bir kedi köpeğe bakarak herkesin içinde 31 çekmiş ve yere boşalmıştı.
Benimle birlikte adamı fark edenlerle birlikte "ay deli galiba" diye korktuk ve uzaklaştık. belki deliydi, belki değildi. ama kimse bir şey yapamadı o adama.

odatv.com

mağdur arkadaş adına çok üzüldüm ama çok komik bi durum lan :DDD

Albayın kızını siken er hikayesi kadar fantastik.

edit : komik bulmama atarlananlar olmuş. Öncelikle mağdur adına üzüldüğümü söyledim onun için eminim travmatik bir olaydır. Ama dışarıdan bakınca olay komik arkadaş dürüst olun azcık.Ülkede bu zihniyette insanların olması komik bunlarla beraber yaşamamız komik.

Banyoda duş alırken yanlışlıkla ayağı kayıp makatına süpürge sapı girip ölen adamın hikayesi de mağdur açısından trajik ama birilerine anlatırken ben komik buluyorum çünkü kolay kolay yaşanmayacak bir olay ve komik.

gerçek olmadığına dair en ufak bir şüphem yok. etraf sapık kaynıyor kesin gerçektir.

he siz komik bulun bunları. yarın öbürgün sizin de yüzünüze boşalırlar, sıçıp, işerlerse "abi çok komik ya bidaa yapsana" dersiniz.

Bu olayi komik bulan, fanteziye bak tarzinda yorumlar yapanlar olduguna gore gercek olmamasi icin de bir sebep yok. Firma da dogrulamis zaten.

ah bu ülke ve insanlarımız. çok şey yazmak istiyorum ama ne yazsam gg.

cinsel taciz bu komik değil bence hani sevgilin baban seni yanlış anlasa falan öyle bir durum olsa komik olabilir ama bu durum vahim.
Firma doğruladı ise gerçek gibi görünüyor vay bana vaylar bana cinayet sebebidir.

toplam nüfusu %99 Müslüman olan bir ülkede gerçekleşmiştir.

Tck nın Madde 102 'Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir'

vucut dokunuzlmazlığını ihlal var. mağdurun psikolojisi üzerine etkilerinide düşünürsek iyi hal uygulansa bile en iyi ihtimal 7 yıl gibi bir ceza alacaktır.

serbest bırakılması demek beraat etti demek değildir. tutuklu yargılama çoğu zaman yapılan bir uygulama değildir. daha sonra savcı tarafından idaname düzenlenince sulh ceza hakimliğince tekrardan tutuklama talebi istenecektir sulh ceza hakimliğide adli kontrol yada tutuklama yapabilir ama bu olayda büyük ihtimal adli kontrol verilir ağır cezaya davası açılır mahkeme sonuçlanınca yakalaması çıkarılır bir yerde illaki yakalanır tutuklanır ceza evine alınır.

ykm ya da boyner gibi bir den çok markanın olduğu mağazaların hediye kartlarından almak iyi olabilir.

700-800 tl takım elbise için ortalama/iyi arası bir bütçe. kip'in takımları genel olarak güzeldir. dayanıklılık yün polyester oranıyla, kullanımla, ve kuru temizlemede kullanılan malzemelerle çok ilgili. o kadar değişkeni hesaplamak da zor. bu yüzden kaliteli bir markadan alıp temiz kullanmak en iyi yol.

takım elbise hediye olarak alınmaz. omuzlara oturuşu, beli kavrayışı, ceketinin kollarının uzunluğu. her şeyi bir etken. kişinin kendisinin bile zor karar verdiği bir olay yani.

hediye kartı almayı düşünüyorsanız sadece belirli bir mağazaya bağlı kalmak yerine bankaların hediye kartları oluyor onlardan alın. yani her yerde geçer cinsten. ne kadar olacağını söylüyorsunuz onlar adresinize gönderiyor falan. visa prepaid kart falan diye geçer. bankanıza sorun.

sözleşmeye koyduğunuz o hüküm geçersiz her şeyden önce. anayasa'daki çalışma hakkı ve diğer hakları haklı gerekçeleriniz olmadıkça kafanıza göre sınırlandıramazsınız.

özet olarak o hükmün bir bağlayıcılığı yok.

Devlette tek başlılık felaket getirdi
Venezuela’yı bugüne taşıyan en önemli nedenlerden biri ise Chavez’in çeşitli anayasa değişiklikleri ve referandumlarla pekiştirdiği tek adam rejimi oldu. 2004 yılında yüksek yargıyı da tamamen denetimi altına aldıktan sonra devlete yargısal denetim ve kuvvetler ayrılığı ortadan kalktı. Bunun yerine lidere sadık son derece politize bir yargı oluşturuldu. Hükümetin istemediği kararları alan yargıçlar tutuklandı veya tasfiye edildi.

Muhalefet liderleri ve sivil toplum organizasyonları hükümete darbe hazırlığı yapmak ve dış güçlerden parasal destek almakla suçlanarak hapsettirildi. Medya için, devletin yüksek makamlarına saygısızlığı kriminal suç haline getiren yasalar çıkarıldı. Muhalif medya baskılarla tasfiye edildi. Gazeteler, televizyonlar el değiştirdi. Bugün ülkedeki bütün televizyonlar ve gazeteler ya doğrudan ya da dolaylı olarak Maduro hükümetine bağlı.


mübarek ne kadar benziyor.

Ben bir esnaf olarak gayet olabilir kanısındayım ki İran'ın yanlış hatırlamıyorsam 1978'de yapıldı devrim, devrim öncesine baktığınızda bizim bugünümüzden çok farklı olmadıklarını mevcut düzenden memnun olmamaları vesilesi ile çıkan yeni rejimin onları bu hale getirdiğini görürsünüz. Bizim halkta bu potansiyel var yani bağnazlık yobazlık dediğin zaman en önde koşarız yani üstümüze yoktur.

Hepsinden öte bu birazda Avrupa'nın tutumuna bağlı bir durum, Avrupa kendi çadırının köpeği olarak Türkiye'yi gördüğü sürece ( ki bu İngiltere başbakanının sözüdür) bizi ortadoğu bataklığına bırakmaz fakat oradan çekip almaz da. Ne zaman ki çadırın köpeğini balkan ülkeleri yaparlar (ki pek olası bir hamle değil çünkü İstanbul gibi bir stratejik konum var işin ucunda) o zaman bizim ülke de İran olur gider.

Yani benim tahminim ne İran olur ne de acaba İran olur mu çelişkisinden kurtulur. Böyle gideriz.

türkiye ekonomisi açısından tablo oldukça bener; hesapsızca yapılan yatırımlar, katlanan ülke borcu falan filan...

ama bizim gibi bir ekonominin kırılması borç bulamamasına bağlı. şimdilik (10 yılı aşkın zamandır) dış borcu takmadan büyüttük. inanılmaz rakamlara ulaştı, azaltılmasını bırakın yakında faizini dahi ödeyemez duruma gelirsek şaşırmayın.

cari açık büyüye büyüye bataklığa çekiyor bizi.

ama bizde devlet geleneği biraz daha sağlam olduğu için harcamaların önemli bölümü denetime tabi idi. 2008-2009dan başlayan süreçte bu denetim azaltıldı ve 2014 itibariytle sayıştay da etkisiz kılındı.

iran'ı bilmem, ama venezuella olmamız muhtemel.

Benim tahminim İran olmasa da Pakistan olabileceğimiz. İran'da katı şeriat var ama Pakistan'da o kadar da kesin değil. İkinci olarak Pakistan'da mahalle baskısı da yüksek seviyede var.

türkiye'nin gericileşmesinin sonucu iran olmaz. yani iran olmasından kastı gericileşme ise, sonu iran değil de ırak'a pakistan'a daha yakın olur.

iran kültürel olarak çok uzun yıllardır kendi içinde stabil bir ülke. mezhepsel ya da kökensel ciddi ayrılıklar yok. türkiye'de başta alevi/sünni ve kürt/türk gibi çatışmaları çoğu zaman şiddete kayan ayrılıklar var.

yani tek adam yönetimi türkiye'yi gericileştirir ve erdoğan kürt sorunu konusundaki politikasını sürdürürse uzun yıllar sürecek bir iç savaş olması daha olası geliyor.

özet olarak iran'ı mumla arayabiliriz.

türkiye'nin devlet borcu fazla değil. mühim olan burada borcun gsmh'ye oranına bakmak, zira "ben bu borcu aldım ama şu kadar da gelir elde ediyorum" diyebilmektir mesele. geri ödeyebileceğini gösterdiğin müddetçe borç alırsın. türkiye'nin borç/gsmh oranı %32 şu anda; bu rakam italya için %132, almanya için %78.

türkiye'de islamcılaştırma süreci iktisadi sebeplerde başlamıştır doğru, 1980 sonrasında iç talep bastırıldı, islam sayesinde sosyalistler ve sendikalar yok edildi, tasarruflar artırıldı. 1980'lerde türkiye ihracat rekorları kırmıştır, tabii bu rakamlar katma değeri düşük ürünlerde (soğan, patates, domates vs) gerçekleşti o ayrı konu.

islam bugün de gerekli, türkiye'de yabancı sermayeyi çekmek için reel ücretleri düşük tutman lazım. devlet bugün istese bir haftada doları 2 liranın altına indirir, ama bunu yapmayacak. asgari ücreti %50 artırırken türk lirasının değerini de %50'den fazla düşürdüler. sendika yok, halk kendi hakkını talep edebilecek seviyede değil. özellikle anadolu insanı tamamen tarikatların koynuna bırakılmış durumda.

iran'dan farkı şu; iran'daki islamcılık amerika ve israil karşıtı, idealist bir hareketti. bugün türkiye islamcıları pentagon'un bir numaralı adamları, servet düşkünü, saray hayranı herifler. islam devrimi falan olmaz, olacak olan pakistan-suudi arabistan arası bir şey. malezya bile olmaz, bugün malezya'nın uluslararası itibarının 10'da birine sahip değiliz.

Ekonomik olarak petrolun dusmesi Venezualayi vuruyorsa yukselmesi Turkiyeyi vurur. Ambargo yerse Irandan kat kat beter olur. Ama su sartlarda ikisi de olasi gozukmuyor.

Gericilik olarak ise Iran olur mu sorusunu 20 sene once soruyorduk. Cevap artik su goturmuyor. Bu konuda cok kotu durumdayiz.

f_d tesekkurler ama venezuela'daki ekonomik dalgalanmanin turkiye'ye etkisini merak etmiyorum. oradaki tek adam rejiminin halktaki etkisinin bizimkine benzerliginden yola cikarak, oradaki benzer ekonomik hamlelerin bizde de benzer etki yaratip yaratmayacagini merak ediyorum.

makaleye goz atarsaniz ne demek istedigimi daha iyi anlayacaksinizdir.

Oncelikle Venezueladaki bir dalgalanma degil bu. Ve Venezuelanin Turkiye etkisinden bahsetmiyorum. Size ekonomik olarak neyin ana sebep oldugunu soyluyorum. Su an petrol uc sene onceki fiyatinda olsaydi biz de kirilir miydik, enflasyon kac olurdu bilinmez.

Kotu yonetimi degerlendirmek icinse illa bu soklara gerek yok. Potansiyelimizin altinda kalmamiz zaten yeteri kadar buyuk bir gosterge.

@workers'ın verdiği örnek o kadar muazzam ki, türkiye borç/gsmh oranı %32 iken venezuella'da da bu oran %32. neredeyse küsüratı bile aynı olacakmış.

contractubex

(bkz: contractubex)

Kantaron yagi bire bir.

(bkz: scarex)

dermatix var bir de. contractubexi de dermatixi de kullandım. ikisi de iyidir.
hemen geçirmiyor yalnız. yaraya göre 6 ay bir sene kullanmanız bile gerekebilir.

üstünüze söyleyin, sonrasında ik ile paylaşırsınız. 2 hafta neden normal olmayasınız?

üstünüz ile olan ilişkiniz iyiyse söyleyin derim. hatır gönül vardır biraz.
yoksa direkt ik'ya da söyleyebilirsin.

bence üstünüze ik'ya böyle bir konu ile gideceğinizi söyleyin.

edit: 2 haftalık maaşınızın kesilmesine göz yumarsan beklemek zorunda kalmazsın.

stajyersen ceketini al çık. nolcak dava mı açacaklar :)

Stajyersen sallamaz kimse kafana göre takıl.

üstüne söyle ilk.
kafana göre çık olmaz.
sonradan girmek istersin bu adam sallamayıp cıktı derler.
2 hafta bekletmezler seni anlasir cikarsin.
zaten stajyermissin cok uzun durmamissindir.

önce üste söylenir, o zaten ikya yönlendirir bu süreçte de müdüre haber verilir. çok karışık bir durum yok.

ama üstten kastım direkt olarak bağlı bulunduğun kişi. yani sen stajyer üstün uzman bi de müdür varsa bu durumda müdüre gidilir, ama gitmeden önce abi böyle böyle ben istifa edicem müdürle konuşucam diye informal bi şekilde bilgilendirebilirsin.

ihbar süresinde kalıp kalmayacağına karar verirken IK tabi ki yöneticine söyleyecek zaten. yani kalıp kalmama kararı ondan çıkacağına göre, baştan onla konuşman o iki haftayı daha insancıl kılabilir.

önce üste söylenir +1

Tasinabiliyorsan tasin. Tasinamiyorsan bir aile buyugunuzu yanina al bi sure. Ozellikle Ustalar varken tek basina kalma ortada

tam sınav dönemi ev bulup taşınmak çok zor benim için, ailem de gelip yanımda kalamaz zaten ailemin büyük kısmıyla görüşmüyorum.

ev sahibine durumu söylesen? yoksa o da aynı bokun laciverti mi?

bence bir an önce kaçmaya bak ordan, gazetelerin 3. sayfalarına doğru hızlı gidiyorsun.

rahatsız olduğunuzu söyleseniz? ya da bir şekilde hayatınızda birinizin olduğunu ima etseniz?

açma kapıyı?

babasına soyle, oglunuz beni rahatsız ediyor, de. en kötü ihtimali de düşünüp, evden çıkman gerekirse gerekirse bir arkadaşının evine 1 haftalığına gitmeyi göze al.

ev sahibi oğluna hayatta toz kondurmaz, kuyruk sallayan ben olurum. uğraşmak istemiyorum.
ben de öyle düşündüm, hiç hoşlanmadım bu durumdan zaten ustalar varken evde kalmayacağım.
kendisi zaten sağ olsun çok güzelsin hayatında biri varsa çok kıskanıyordur falan diye imalı bir şekilde sordu ben de sözlü olduğumu okul biter bitmez evleneceğimi falan söyledim de cevabı 'hiç belli olmaz zaman ne gösterir şimdiki ilişkiler çabuk bitiyor' falan oldu.

Hacim anladigim kadariyla ne yapsaniz anlamayacaklar. Derdinizi anlatmaya kalksaniz da birsey degismez. En fazla orospu ogluma goz dikmis der. eve baba abi yegen yetiskin birini cagirin bi kac hafta sizle kalsin. En yakin zamanda da cikmaya bakin.

çirkeflik yap. yaz geldi de çatı aksa bile bir kaç hafta idare eder sınav dönemimde gürültü istemiyorum de. anahtar falan verme hatta kilidi değiştir yedek bile vardır bunlarda. en kısa zamanda da kaç git. çok tedirgin edici bir durum.

eve taşındığımda tüm kilitleri değiştirmiştim daha önce de her usta geleceğinde anahtar bırak dediğinde işimi gücümü bıraktım evde oldum yine de anahtar bırakmadım. ama 2 hafta 10 gün final zamanı öyle bi imkanım yok, anahtarı bırakıp evde kalmamak işleri bitince de tüm kilitleri tekrar değiştirmek gibi bi çözüm buldum ustalar için. zaten ağustos 15te kontratım bitiyor o zaman taşınacağım muhtemelen.
ama oğluna nasıl bir çözüm bulayım bilemedim, evlenicem dedim lan daha ne diyim?

erkek arkadaşın varsa onu çağır, kalsın senden bir süre. eğer yoksa yakın arkadaşlarından birini çağır veya sen gidip onlarda kal. sonra ustalardan kaçarken çatıdan düşüp öldü haberini okumak bize acı verir. böyle zihniyetin aq ayrıca.

not: en temizi evden çık, çıkarken de savcılığa gidip suç duyurusunda bulun. böylece senden kontrattan dolayı kira falan talep edemezler.

@pisekar v2 erkek arkadaşım var ama bizim karadenizli 90 yaşındaki namus bekçisi ev sahibi eve erkek sinek girdiğini duysa -ki ustalardan duyar- zaten beni orospu ilan eder, anneme vs de ulaşır -numarası var annemin- ben kaçıp gidicem mecbur ama evimi eşyalarımı özel hayatımı tamamen bırakıp gitmek de içime sinmiyor, arkadaşımın ya da sevgilimin evinde ders çalışabileceğime de inanmıyorum.

ev anahtarını sakın verme
ustayı tanıyor musun neyine güveniyorsun? benim sınavlarım bitince otururum evde o zaman yaparlar çatıyı diyeceksin biraz güçlü ol bu ne canım. seni zorlayamazlar hiçbir hakları yok. anası da oğluna toz kondurmuyorsa cebine attığı mesajları sakla ileride gösterirsin. taşınırken gösterirsin.
ekleme: annene durumu anlat o konuşsun ev sahibiyle olmadı gelip orada kalsın ustaların basında

zor insanlarla uğraşıyorsunuz. ben de bir çok arkadaş gibi evden çıkmanızı öneriyorum. bu bir haftayı mümkünse yakın bir arkadaşınızla geçirin. eve uğramayın sınavlar bitince yine tek başınıza olmamak kaydıyla hemen toparlanın ve çıkın evden. o çocuk sizi rahat bırakmayacaktır. ilişkiniz olduğunu söylemenize rağmen size böyle yaklaşan biri tehlikeli olabilir. daha dikkatli hareket etmekte fayda var. evden taşınınca da engelleyin numarasını. sizi daha sonrasında da rahatsız etmesine müsaade etmeyin. okuduğunuz okulu biliyor mu? herhangi bir bilgi paylaşmayın. taşınsanız bile sizi bulabileceği herhangi bir bilgi olmasın. facebook, twitter gibi sosyal ağlarda aramalarda bir süre gözükmeyin. bütün hesaplarınız dışarıya kapalı olsun. bu 1 haftada evde kimlik, ehliyet gibi hiç bir eşyanızı bırakmayın. gerekirse finallerden kalın. panik yapmadan hareket edin.

yazdıklarım sizi korkutmasın. hiç bir sıkıntı olmayacaktır. dediğim sadece işleri sağlama almak.

okuduğum okulu ve bölümü biliyor, ben söylemedim facebooktaki tüm bilgilerim de sadece arkadaşlarıma açık, nasıl stalklamış bilemeyeceğim. ama söyledikleriniz cidden gözümü korkuttu.

mesajları sakın silme demeye geldim. sakın silme o mesajları.

Böyle lüzumsuzca çat kapı kiracısının oturduğu eve ustalarla dalıp kafasına göre keşif yapan adamdan, oğlun beni rahatsız ediyor deyince oğlunun kulaklarını çekmesini beklemek fazla iyi kalplilik olur.

devilred +1

mesajları sakın silmeyin. olayı ciddiye alın sadece. korkmayın. korku sizi hataya sürükler. finallerden kalmak dünyanın sonu değil. o kısmı aklınızdan çıkarın. onu bir değişken olarak tutmayın.

aslında yapabiliyorsanız kesinlikle anahtarınızı vermeyin. kesinlikle. lütfen finalleri bu işin önüne koymayın.

@bir nick var benden iceri, abiciğim senden oldukça büyüğüm ve sana tek diyeceğim sokmuşum sınavına, okuluna. Türkiye de yaşadığının, senin hayatının 3 kuruşluk değerinin olmadığının farkına var. dişi kişisin ve sana tecavüz eder, cesedini yakar-camdan atar sonra da tahrik indirimi alır.

ilk olarak vermiyorum anahtarı de, eve alma. 1-2 hafta kavga dövüş zaman kazan. sonra zaten laz ev sahibin sana çık diyecektir. bu sırada annene durumu anlat, sevgilin gelip sende kalsın. sokmuşum namus bekçilerinin ne diyeceğine. eğer yanında erkek görürse vazgeçer belki dallama, yoksa iyice sarar bir gün seni okulda aşkına karşılık vermediğin için vurabilir.

neyse bildiğim tüm kötü senaryoları söyledim sana. artık gerisi senin bileceğin iş, sonradan vah tüh demen işe yaramayacak unutma.

not: anahtarı değiştir + 1

okulu zaten 1 yıl uzattım şimdiden, bunlardan da kalırsam 1 yıldan fazla uzayacak ve bursum kesilecek, maddi olarak karşılama imkanım yok okulun ücretini. dolayısı ile finalleri her şeyin önüne koymak durumundayım ne yazık ki.

finalleri her şeyin önüne koyamazsınız. bursunuz kesilsin canınızdan kıymetli değil. terk edin o zaman evi. bir arkadaşınıza gidin. dışarıda kafe de falan çalışırsınız. kütüphanede çalışırsınız. hiç bir şey yapmadan oturmak intihar gibi.

nerede kaliyorsunuz, belki buradan birisinin evine cikabilirsiniz?

yaşadığın semti söyle, belki buradan biri yardımcı olacak imkanı vardır. illa bir yolu bulunur.

Arkadasim o zaman ara ev sahibini final doneminde olacagim icin ders calismam gerekiyor o nedenle eve usta cagirmayin baska tarihte gelsinler de. Eger yok mok derse, finallerden sonra ev bulup cikarim istediginiz gibi evi elden gecirirsiniz diye diren.
Onu yapamam bunu yapamam diye yokusa surme bu kadarini yap en azindan

acıbademde yaşıyorum, hatta ilginçtir evime ev arkadaşı aramak için buraya ilan vermiştim, şimdi ben yeni bir ev aramak durumundayım :)

bak biri ilan vermiş az önce duyuruda:

www.eksiduyuru.com

icha +1

yahu öyle şey mi olur? girmesine izin verme kimsenin evine. yok mu bu işin hukuki dayanağı filan. avukat arkadaşlar bi şeyler söylesin. ortada hem taciz var hem emri vaki böyle şey mi olur ya. sinirlendim. kimse evine giremez öyle çat kapı. izin verme sakın. ayrıca bi bilene danış buradan hariç. nasıl insanlar var arkadaş ya.

herkesin dediği gibi,kontrat bitmeksizin taşın,kilitleri mutlaka garantiye al,anneni babanı yada bir büyüğünü ara,durumu da izah et,hiç kimseyi ama hiç kimseyi evine alma! kimse senin evine hele ki kontratlı oturduğun bir eve senden izinsiz değil tadilat afet olsa giremez.

en ufacık bir zorlama,tıkırtı veya ses işittiğin anda da polisi ara.

ya işte bu orospu çocuklarından nefret ediyorum ya, amcıklar. ( küfürler için özür diliyorum )
bence tüm dargınlığını unutup aileni ara ve haber ver, nihayetinde evlatsın. mutlaka bir şey yapacaklardır. başına bir şey geldikten sonra da onları arayacaklar, sen başına bir şey gelmeden ara lütfen, gurur yapma küçük çocuklar gibi.

ek olarak en kısa sürede taşın. evin yedek anahtarını alır gelirse büyük sıkıntı olabilir. hatta kilidi de değiştir sen.

ne tarafta oturuyorsun ayrıca, belki yardımcı olabileceğimiz noktalar olabilir ? ev arayışların ne tarafta olacak ?

resmen soru ve cevaplar geldigimiz noktanın özeti. kadının basına taciz gelir, en makul cozum ya tasın ya bir buyugunu/erkegi cagır. ustelik olaylar acıbadem'de geciyor, sungurlu ya da bogazlıyan olsaydı neler olcaktı acaba.

şimdi bacım öncelikle, sen bu adamları neden içeri aldın? accık ezik misin ya da uyku mahmurluguna mı geldi? evine istemedigin vakitte kimse giremez. kimse de senin onayını almadan bi tarihte biz bu evi yapcaz diyemez. yuz verme, az dik dur. apartman komple bu karadenizli dayının mı? yönetici yok mu aklı basında komsu yok mu? milleti haberdar et durumdan. aslında sorun cok basit, ezik durma kimseyi de evine sokma. finallerin bitince keyfin isterse musaade edersin yapsınlar, istemezse ben kontratım bitince cıkıcam istediginizi o zaman yapın dersin.

izin vermediğin takdirde ev sahibi de olsalar evine giremezler. bildiğim kadarıyla ciddi bi suç.

bütün cevapları okumadım da sözlüyüm falan demişsiniz sanırım. arkadaşlarından arıza rolü yapacak bi tip varsa sözlün gibi gelebilir bi ara. façalı falan olursa 10 numara olur.

ama bence asıl yapmanız gereken sınav döneminde bu şekilde olmayacağını söyleyip yapılacak işi erteletmeniz. anahtar vermeyin gerekirse, yasal olarak bir şey talep edebileceklerini sanmıyorum

"Kira sözleşmesinin imzalanması halinde; mal sahibi evin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı taahhüt etmiş oluyor.

Bu nedenle ev hakkı kiracıda olup kiracı eve kimi sokacağına veya sokmayacağına kendisi karar verir. Peki, ev sahibi eve girebilir mi?

Kanunen ev sahibinin evi ziyaret etme hakkı da bulunuyor. Ancak söz konusu ziyaret hakkı önemli sebepler ile kısıtlı oluyor.

Örneğin;
-Ev sahibi evi yeni bir kiracı adayına ya da evi satın almak isteyen kişiye göstermek isterse.

-Ev sahibi ya da ev sahibi tarafından görevlendirilen kişi evde bulunan sayaçları ölçmek isterse.

-Kiracının evde bir eksiğin veya arızanın olduğunu ev sahibine bildirmesi üzerine ev sahibi bunun için incelemede bulunmak isterse.

-Ev sahibi, kiracının evi yanlış ve anlaşmaya aykırı bir şekilde kullandığını düşünmesi durumunda evi ziyaret etmek isterse eve gelebiliyor.

Yukarıdaki sebeplerden dolayı eve gelmek isteyen sahibinin çalışan kiracıdan en az 4 gün önce, çalışmayan kiracıdan ise en azından 24 saat önce randevu alması gerekiyor. Ayrıca kiracı hafta sonu ya da tatil günündeki randevuları kabul etmek zorunda olmuyor."

Kanunen kira sözleşmen devam ettiği sürece eve girme hakları yok, özel mülkün sayılır, istediği kadar bağırıp çağırsınlar. Kapıya filan dayanırlarsa polis çağırma hakkın bile var. "Tadilat yapılacak" bahane değil, bunu yapmaya zorlama hakları yok. Mesajları da silme direkt git polise ver takip ve rahatsız ediyor diye, onlar uğraşsın. Başlarını belaya sok. Devam eden kira sözleşmesi varolduğu sürece hiçbir şey yapamazlar, seni evden atma hakları da yok evine girme hakları da. En kötü ihtimalle ihtarname çekerler, ki onun için çok iyi bir mazeretleri olması lazım (kirayı ödemiyor gibi), ihtarname ev sahibinin canı istediği zaman çekilebilen bir şey değil, o da sana 1 ay süre verir taşınman için, o dönemde sınavlarını halleder taşınırsın. İstedikleri kadar bağırıp çağırsınlar hiç takma. Sapık iti de ver polise gözünün yaşına bakma. Sınavların bitince de boşalt evi direkt sorgusuz sualsiz.

Ne kadar erken işe polisi bulaştırırsan o kadar rahat edersin. Polisle uğraşmayı gözleri almaz bu tür zorbaların.

Herkese çok teşekkürler. Ev sahibi ile görüştüm, sınavlarım bittikten sonra dilediği tamiratı yaptırabileceğini sınavlar bitene kadar hiçbir şekilde evde gürültü istemediğimi ve anahtar da bırakmayacağımı, bir daha gelmek isterse önceden haber vermek şartıyla kabul edeceğimi söyledim. Bağırdı çağırdı ustalar gelecek vs diye, benim keyfimi bekleyemezmiş memlekete gidecekmiş anahtar bırakacakmışım vs, ama dinlemedim kendisini konuşmayı noktaladım.
Oğluna da sözlümün bu konuşmalardan rahatsız olduğunu, evle ilgili durumlarda babasıyla zatem iletişim kurduğumuzu bunun dışında konuşmak istemediğimi söyledim, henüz bir cevap yok.
Sonuç olarak, sınavlarım bitene kadar usta almıyorum isterse kapıya dayansın. Ve işlerim biter bitmez yeni bir ev aramaya başlayacağım. Oğlu da buna rağmen rahatsız etmeye devam ederse şikayet etmem gereken yerlere şikayette bulunacağım.
Herkese tekrar çok teşekkür ederim.

aferin kız sana!

tebrikler, bu tip insanlara yüz verdikçe tepene cıkarlar. asla taviz vermemek lazım.

çok sevindim. bağırsın çağırsın istediği kadar. hatta bunu bile yapamaz da adım adım gitmek lazım.

yine de dikkati elden bırakmayın.

tebrikler, doğru olanı yapmışsınız. bu herifler öyle kapıya dayanmak gibi bi hataya düşerlerse hemen polisi arıyorsun, zorla evime girmeye çalışıyorlar kapıyı kıracaklar diye. hemen ekip gönderiyorlar, rapor tutuyorlar. sakın korkmayın çekinmeyin. dağ başı değil.

kanuni hükmü nedir bilmem de yanlış hesaba para gönderen salak yerine ben ne diye bunun ceremesini çekeyim? misal benim 12 senedir kullanmadığım bir hesabıma gelse nereden bileceğim böyle bir şey olduğunu?

"valide de gidip parayı geri göndermiş. Ama bundan haberi yok. Şimdi faizi ile beraber geri isteniyor. " anlamadım bu kısmı. anneniz gönderdiyse zaten daha neyi iade edeceksiniz?

sorunuza parayı iade etmediğiniz kabulüyle cevap vereyim yine de; sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre paranın iadesini talep etme hakları var. fakat size bugüne kadar paranın iadesiyle ilgili "yazılı bir bildirimde bulunmadıkça" hukuki tabirle sizi temerrüde düşürmedikçe sizden faiz talep edemeyecekleri gibi paranın iadesiyle ilgili herhangi bir masraf da yükleyemezler.

ama size bildirim yapıldığı halde ( bu parayı iade yok yoksa faiziyle geri isterim) yapmadıysanız evet faiz de ödemek zorundasınız.

Valla gerekirse dava acsinlar. Sizin sorumlulugunuz olmamali bu durum. Haksiz zenginlesme olarak gosterip bela olmaya calisabilirler ama iyi bir avukat cozer bence

hikayede kopukluk var hocam. " valide de gidip parayı geri göndermiş. Ama bundan haberi yok. " kısmını anlayamadım. validen hem parayı gönderip hem de haberi nasıl olmuyor.

ama anladığım kadarıyla faiz kısmını ödememeniz gerekir ama talep ederlerse ödetirler diye düşünüyorum. ama 6 yıl geçmiş üzerinden, ardını arıyorlarsa mutlaka talep ederler.

@ dahili meddah

sanırım kayıp kardeşimsin, aynı anda aynı şeyi düşünmüşüz :)

@hakim ; aklın yolu bir abi:)

benim anladığım bu olay iki kere oluyor. bildirim birinde geliyor.

"Aynı tarihlerde bu olay bir kez daha olmuş" cümlesini kaçırıyorsunuz. ikisi farklı vaka.

:) olayın sıcaklığında ifadeyi batırmışız kusura bakmayın.

valideye 2 kez gönderilmiş, birisini farkedip geri göndermiş ama birisi kalmış :)

faizi banka mı talep ediyor yoksa banka onların aklına mı giriyor sizce ?
direk gönderici ile iletişime geçin ve tatlıya bağlayarak halledin hocam. 1600 lira az değil.

@hakim oynayin dedi: faizi talep eden banka değil, karşı taraf talep ediyor sanırım. 7 gün içerisinde itiraz edilmezse icra mahkeme vs denmiş sanırım. annem tam okuyamadı heyecandan, yasal şeyler hep paniklettiriyor. hemen gidip yatırma derdinde.

@dahili meddah: daha önceden hiç bir yazılı bildirim yok.

şimdi evrağı alıp avukata vereceğim, itiraz edeceğiz. anaparayı ödeme taraftarıyız.

1500+ hatta 2000+

@dahili hocam o kadar eder mi yaa ? ben 500-600falan diye tahmin ediyordum. yani ilk defa yapmaya niyetli olduğum için sanırım hiç bilmiyorum işin olurunu.

sektörün içinden biri değilim. bilimsel bilginin değeriyle ilgili kafamda olanı söyledim aslında. yani daha aşağısı olmaz gibi geldi.

iyi bir çalışmayla 10 gününüzü alacak (sizin 10 gününüzü alacaksa diğer kişi için en az 1 aylık bir uğraştır diye düşünüyorum) 500-600 çok az değil mi?

belki diğer arkadaşlar daha iyi yönlendirebilirler. benimki yanıltıcı olmasın:)

Yüksek lisans tezleri 5000,liradan yazılıyor. 60-70 sayfa tutuyor en fazla

10 günlük bir emek + sürekli bir iş değil

bu durumda 1500-2000 hiç de çok değil. yazacağın kişi kendi yapsa o 10 günde ne kadar para kaybedecekti? bence makul bir talep bu.

mühendislik fakültesi lisans bitirme projelerini iki yıl önce 800-850 civarına yazıyordu bir arkadaşım. yüksek lisansda tabi daha kapsamlı literatür tarama ve daha düzgün yazım gerekecek. dolayısıyla sizin söylediğiniz 500-600 gibi bir rakamla değil yüksek lisans, lisans bitirme projesi bile hazırlanmaması gerektiğini düşünüyorum.

teşekkürler arkadaşlar 1300 falan gibi seviyelerin altına inmeyeyim öyleyse ben.

abartmayın lan seminer ödevine ne 2000 lirası. 1000'den fazla etmez.

beyazıtta kapalı çarşı girişinin yanı tam da ucuz eşofman ve tişörtçülerle dolu. tişörtler çok çirkin gerçi ama eşofman ihtiyacını rahatlıkla giderirsiniz.

öyle bir eşik yok, gidin rahatlarsınız.

yoo kim ne zaman isterse psikoloğa gidebilir bence. özellikle de anlattığınız gibi endişeler varsa.

Öyle bir eşik yok ama 'Karar veremiyorum', 'Arada kaldım', 'İçim rahat değil', 'Genel olarak bir sıkıntı var' kısmı gidilesi bir nokta. Psikoloğa 'Her şey yolunda ama hayat kalitem artsın istiyorum' diyen de gidiyor, 'Travma sonrası çok kötüyüm' diyen de; böyle bir eşik olduğunu düşünmeyin. Psikolog 'Sen de derdini dert mi sanıyorsun' demez, hatta ona da bir rahatlama olur birçok zor vakadan sonra sakinleştirici gibi gelir.

kişisel bir sınır o. "ben çözemiyorum" "çözümü imkansız" "bundan sonra hayatım böyle gidecek" "birinin yardımınıza ihtiyacım var"a benzer cümleler kuruyorsanız gitmelisiniz.

çok çok büyük travmatik olaylar yaşamış olmaya gerek yok. herkes aynı dirençte olmak zorunda olmadığı gibi kimin yaşadığı olaydan ne kadar etkilendiğini de kimse bilemez.

özet olarak ihtiyaç duyuyorsanız gidin.

sigortalılık hizmet tespit davası hesap hareketleri, işe giriş çıkış kayıtları ve hatta tanık da dahil her türlü delille ispat edilebilir.

özet olarak işveren kurtulamaz.

işveren, maaşı bankaya yatırarak bi kere halt etmiş.
her türlü gömersin.

isverene ciktigi kadar seninle beraber ailene de dava acilacak unutma.

yesil pasaport icin bahsettigin surede calisip sigortali olmadigin, yesil pasaportu iade etmedigin icin senin ve ailende kimse yesil pasaport icin sana kefil olan dava acilacak adiniza.

ek olarak sigorta kurumu size yurt disinda yasayip calisip para kazandiginiz icin ayrica bir dava acacak.

@kurnaz bu süre boyunca yeşil pasaportumu hiç kullanmadım yalnız. yani yeşil pasaportum iptal olmasın diye sigorta istemedim ancak yeşil pasaportun süresi geçene kadar da çıkış yapmadım ülkeden (daha sonra normal pasaport alıp gittim)

sigorta kurumu bana neden dava açacak anlayamadım. adam kendi hesabından bana para gönderiyor ve sigortaya göre de o süreler boyunca ücretsiz izine ayrıldığım gözüküyor.

@sisfos

en basta yesil pasaportu kullanip kullanmamak bir olay degil, sigorta basladigi anda iade etme zorunlulugu var, aksi halde dava aciliyor, ciddi ir sey. herkes hafife aliyor ama ciddi sonuclari var.

siz izne ayrilsanizda para gelisi devam ediyor, siz de kabul ediyorsunuz, geri gonderme durumu olmadigindan kacak calistiginiz anlami cikiyor. tr de olsaniz baska yurt disinda oldugunuz icin orada da sahtecilik giriyor isin icine. yurt disinda bulundugunuz surede resmi vize ile oturdugunuzu varsayiyorum elbette. konsolosluga bildirim de yapilmisir.

@kurnaz İşe sigortasız olarak başladım. Yani yeşil pasaportumun süresi bitene kadar da sigortam yapılmadı. gider pusulasına imza atıyordum telif ücreti olarak. yeşil pasaportun süresi bitti ve ben sigorta talep ettim ve yapıldı. Yani yasal olarak sigortalıyken yeşil pasaportu iade etmediğim gibi bir durum yok. Ha çalışırken vardır tabi. -ara bir soru- freelance olarak çalışıp, sigortamız olmasa gider pusulasına imza atsak yine de yeşilden faydalanamıyor muyuz?

gidiş nedenim erasmustu hocam bu arada.

rumeli hisarüstü

feriköy şişli osmanbey taraflarını tavsiye ederim

üsküdar

şirket vermek zorunda ama kıllık çıkartmak isterse uğraştırabilir. eğer şirketin sıkıntı yaratacağını sezdiysen şirkete tazminat alabilir yazısını ibraz ederken bir nüshasına ik'nın imzasını al, sonradan "bana böyle bi belge getirmedi o yüzden ödemedim" deme ihtimallerini yok etmiş olursun.

yeni işte çalışmak için istifa ettiğinizi falan söylemeyin.

sgk il müdürlüğü'ne bu kapsamda kıdem tazminatınızı almak için mevcut koşullarınızın olup olmadığını soran bir dilekçe verin. verdikleri yazıda "kıdem tazminatı alabilir" ifadesi olduktan sonra işverenin bunu reddetme imkanı yok.

Sevgili @dahili meddah, sorun şu ki soru da da belirttiğim gibi şirketime yeni bir işe gireceğim için işten ayrıldığımı söyledim, böyle bir hakkım olduğunu bilseydim elbette bunu söylemezdim ancak şu anda şirket yönetimi başka bir işe gireceğim için ayrıldığımı biliyor.

Şartları sağlıyor durumdaysan başka şirkete geçmenin ya da evde oturacak olmanın fark edeceğini düşünmüyorum.

İK veya yönetim tutup da sen böyle demiştin derlerse de anlaşamadık o şirketle dersin. Sonuçta bu şirketten ayrılana kadar diğer tarafla resmi hiç bir bağın olmayacak.

Benzer durumda olup tazminatını alan ve ayrıldığının ertesi haftası başka yere başlayan arkadaşım var.

sözlü olarak söylemeniz önemli değil. yazılı olarak vereceğinzi işten ayrılma dilekçesinde bu hususu belirtmeyin yeterli.

yargıtay bu konuda kesin kararını verdi ve işçinin kıdem 3600/15 kıdem tazminatı hakkından faydalandıktan sonra bir işte çalışabileceğini söyledi aslında. ama işverenler hala bu konuda inatçı davranabiliyor.

siz istifa ediyorum ve bunun nedeni başka bir yerde çalışacağım demeyin, yani ben tavsiye etmem.

7 senedir çalışıyorsan ve doğru düzgün bir firma ise tazminatının üstüne yatmaz. ama sen yine de arada iyi ilişkiler varsa yani kötü ayrılmıyorsan kesinlikle iste bence tazminatını. " yeni bir hayat kurmak için bu paraya ihtiyacım var, bu konuda kolaylık sağlarsanız sevinirim " de gitsin. istersen hiçbirşey kaybetmezsin ama istemezsen belki 10 milyar üstü bir meblağ kaybedebilirsin.

belki verirler, mutlaka iste.

Eğer 3600 prim günü ve 15 yıl emeklilik şartını taşıyorsanız işverene başka işyerinde çalışma sebebini söylemeniz farketmiyor. Sadece yazılı olarak verdiyseniz sıkıntı çıkartabilirler ama bu sizin kazanılmış bir hakkınız.

Dolayısıyla; işten ayrılmadan önce sgk'ya gidip prim ve yıl şartınızı taşıdığınıza ilişkin yazıyıalın ve işvereninize götürün. Bir örneği mutlaka elinizde bulunsun ve sizde kalacak surete "Bir aslını elden teslim aldım." yazdırın ki verilmediğini iddia edemesinler.

Bahsedildiği gibi emeklilik şartıyla ayrılmanızın akabinde başka işyerinde çalışabiliyorsunuz Yargıtay aksini çalışma hürriyetinin kısıtlanması olarak değerlendiriyor.

Bir de şunu ekleyeyim. Emeklilik sebebiyle fesih haklı nedenle fesihtir, ihbar sürelerinde çalışmak zorunda değilsiniz. İşveren dilekçesiniz almazsa hiç diretmeyin. Noter kanalıyla durumu bildirir ihtarname gönderin. Soemak istediğiniz bir şey olursa da msj gönderebilirsiniz.

Konuyla ilgili tazminatımı aldım konuyu okuyacaklara fikir olması açısından yazayım dedim, tabi şirket 7 haftalık ihbar tazminatımı kesti.

yağmurda şemsiyesiz yürümek ama ıslanmamak istiyorum gibi bir şey olmuş bu.
çaresi yok maalesef. pedalları bacaklarınızla çeviriyorsunuz çünkü.

edit: elektrikli bisiklet alma şansınız varsa bacaklara yük binmeyebilir.

Var. Az yemek yemek ya da kilo alacak kadar yemek yememek. Sandığınız gibi kas yapmak zor değildir aksine baya zordur.

Yeteri kadar karbonhidrat almadığınız için büyümeyecek kaslarınız hacim olarak.

düşük viteslerle sürerek bacağı olabildiğince az zorlamak bir çözüm olabilir. taşıdığınız ağırlığı da minimum tutun. yokuş falan da çıkmıyorsanız çok çok fazla bacak kasınız olacağını sanmıyorum günde 1 saat bisikletle.

Antrenörlük okuyorum böyle bir şey yapmanın imkansız değil ama şuanki bilim buna izin vermiyor diyebilirim ama öyle ahım şahım bir kas olucağını sanmıyorum. Birde bayansınız sanırım insanlar kas yapabilmek için deli gibi uğraşıyorlar proteinler alıyorlar bisiklet çevirmeyle erkek bacağı gibi olacağını sanmıyorum ki ben yıllardır spor yapıyorum benim bacaklarımda kaslı ama erkek bacağı gibi değil sadece kastığımda belli oluyor o kadar yani sıkıntı yapmayın o kadar büyük kasları elde etmezsiniz

Ben birkaç noktaya değinmek istiyorum: Az yemek yemek, yeterli protein ve karbonhidrat tüketmemek kaslanmayı engeller ama bu sistemin protein ve karbonhidrat ihtiyacı olduğu gerçeğini değiştirmez, o zaman da sistem problemi endojenik olarak halletmek ister ve kas proteinlerine saldırır. Kaslanma yaşamazsın ama mevcut kaslarını kaybedersin bu şekilde. Zira kaslarını çalıştırıyorsun ve bunun sonucunda bu kaslar iyileşmek için besin bekliyor. Sen besin vermezsen o kendi yöntemleriyle bulur. Hangisi daha kötü sen karar ver.

İkicisi; düşük viteste çalışmak da problemini tümden halletmez. Şöyle düşün. Bir insan 150 kilo squat yaptığında da kas kütlesini artırabilir direnç lastiğiyle çalışırsa da. Nedeni; kaslar eksantrik ve konsantrik kasılmayla çalışır. Yani birinde kasların boyu uzar birinde kısılır. Bunu düşük viteste yaparsan da vücut aynı tepkiyi verir yüksek viteste de. Sadece sonucun süresi değişir ama totalde aynı noktaya gelirsin. Bu da çözüm değil yani.

Üçüncüsü; ahım şahım bir kas olmaz gibi bir şey yok. Bacaklarını 1 saat boyunca çalıştırırsan bacakların her şekilde kaslanır, yapacak bir şey yok. Bunu engellemenin tek yolu, yeterli besin almamak. Yeterli besin almadığında ne olduğunu da ilk paragrafta yazdım.

Zaten ahim sahim bi kaslanma olmaz diyenler icin usenmedigim bir zaman fotograf cekip buraya koyacagim.

vitesli bisiklet al, düşük viteste sür.

Sakin bir tempoda sür bisikleti.

en azindan bisikletten sonra esneme-pilates tarsi birseyler yap, kaslarini kisaltiyorsun cunku bisikletle.

Silikon yaw instagram sporcularının memeleri. Karın kasları görünecek ama meme aynen duracak hemi?

Yağ yaktığın için vücudundaki yağ olan kısımlar eriyor. Ve bil bakalım memelerin içinde ne var? :)
O yüzden küçülmesi doğal fakat ekstra bir çalışma var mı bilmiyorum. Bildiğim kadarıyla meme büyütecek bir çalışma yok ama göğüs antrenmanı ile desteklenebilir sanki.

yağ kütleniz azaldığı için normal. vücudunuzun neresinden yağ yakacağına maalesef karar veremiyorsunuz.

Küçük meme seven bir tek ben miyim? Bırak mandalina kadar kalsınlar. <5

Bir de ben olsam kolları geniş tutarak şınav çekerdim. Daha da erir diyorlar ama meme dokusu altındaki kasın büyümesiyle memenin de dik, toparlak, iri ve diri görüneceğini savunuyorum.

lömbür lömbür meme yerine portakal kıvamında meme +1
50-60'lı yaşlara geldiğinizde kocaman memenizi omuzunuza asıp taşımak istemiyorsanız kötü tabiisi.

edit: finike portakalı

Gogus kaldirma operasyonu.

mandalina meme nedir arkadaş. meme dediğin ele gelmeli

yorum yapabilmem için görmem lazım açıkcası :D mümkünse önden ve yandan bir kaç foto gönderirsen bi yorum yapabiliriz :D

Memenin kendinden kucuk olmasiyla memenin spor yuzunden kuculmesi ayni sey degil maalesef.zira deri genisledigi icin kuculdugunde sarkik oluyor, kendinden kucuk gogus gibi degil. O nedenle keten tohumu deneyebilirsiniz biraz kutle yaratiyor, adet duzensizligi ve pms etkilerine de iyi geliyormus.

biri sabunla zigini yakıyor, diğerinin memesi küçülüyor ne belalı çiftsiniz shadowcat, bu dünyada size huzur yok, kaderinle yüzleş :(

@ fanila, Genel memelerle ilgili konuşuyoruz. Anonim küçülen meme fikri gibi düşün, mantıksal bağ falan kur, bak insanlar yapabiliyor, sen de zorla kendini :)

Profesyonellerinki silikon. Yağ oranın düştükçe memelerin küçülecek, yapacak bir şey yok.

yağ yok, meme yok

alisoncoldridge.tumblr.com

takma kafana, böyle de güzelsin.

yargı akp'de olduğu için onların vekillerine bir şey olmaz.
meclis yüzde 5 üye kaybederse ara seçim yapılabilir. bu sayede ara seçime gidip 330'u yakalamaya çalışacaklar gibi bir durum var.

mevzu hakkında fezleke olan milletvekilllerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması öncelikle.

şu kısmı da görünce tamamen çözülüyor. bu ülkede kaç tane savcı bir akp milletvekili hakkında iddianame hazırlayıp soruşturma başlatabilir? bir de aynı soruyu hdp için düşünüp cevaplayın.

bkz: eksisozluk.com

kaçamadım daha yaşım 26 emme ve lakin önümüzdeki 5 yıl içerisinde kendi mesleğimi icra etmem için gereken sermayedar alanlarından uzaklaşıp zanaat sahibi bir insan olmak istiyorum. bu zanaat tarım, hayvancılık, olta balıkçılığı veya ufak bir işletme şeklinde olacak sanırsam. bu alternatiflerden hangisinin benliğime daha uygun olduğunu belirlemek için de mikro düzeyde çalışmalara başladım. evde bir şeyler yetiştirme, yemek-meze yapma vs gibi uğraşlarım mevcut. bakalım ne olacak önümüzdeki yıllarda göreceğiz.

Gelecek yil bu zamanlar yapmanin hayalini kuruyorum. Belirli bi' miktar var kafamda hic de ucuk olmayan. Onu toparlarsam insallah yapacagim.

hırslı değil sizin kuşak, çünkü gerçek manada bir tehlikeyle karşı karşıya değilsiniz.

Öldürülme tehdidiniz yok, (Güneydoğu şehitler vb diyeceksin 1000 kişiyi geçmez yılda en kanlı zamanda bile) Aç kalma tehdidiniz yok, insanlık tarihinde gıdanın en bol ve ucuz olduğu devirde yaşıyoruz. Soğukta ölme tehdidi yok, en kötü koşulda bile aileler çocuklarına bakıyor evden atmıyor.

NE yani 1200lü yıllarda yaşayan bir köylü tarlasına aşık mıydı= veya 1800lerde günde 18 saat çalışan sanayi işçisi çok mu mutluydu?

İşi gücü bırakıp kaçmak çok afedersin göt ister. TOnla arkadaşım her hafta bahseder ama şu ana dek taşaklı bir şekilde işi gücü bırakıp doğaya geri dönen tek bir çift gördüm, onlarda zaten facebook fenomeni, haber filan oldular ama anca o ikisi var.

hayat cesaret ister, yapabilirsen yaparsın, becerirsen kral olursun. Olmazsa düz hayata ve şikayete devam.

90'lıyım. 7 göbek İstanbul'luyum. Başka şehir bilmezdim. Çift lisans bitirdim. Okul hayatım her zaman mükemmel oldu. İki yabancı dil biliyorum. Üniversite boyunca çalıştım. Üniversitenin hemen ardından da gerçek iş hayatına atıldım. Bi 3 yıl da öyle çalıştım. Oldukça parlak bir profil çiziyordum kurumsal hayatta ancak istediğimin bu olmadığını farketmem çok uzun sürmedi. Bu sebeple geçtiğimiz ay her şeyi bırakıp, tası tarağı toplayıp küçük bir şehre yerleştim. Şimdi arkadaşlarımızla bi cafe işletiyoruz. Ev-iş arası 3 dakika. Bi de minik bi motor aldık. Şimdilik her şey güzel, gökyüzü mavi ve ben mutluyum.

Karnımı doyurmak ve temiz hava almak dışında bu hayattan gerçekten fazla bir beklentim yok. Ancak bizim nesil hırssız olduğu kadar da maymun iştahlı. Eğer, istediğinin bu olduğuna eminsen ve imkanın varsa denemeden ölme derim. Güç seninle olsun!

kimden nereye kaçıyorsun diye de soruları devam ettirmek lazım o zaman. edecekler çünkü. nereye gidersen git kendinle gidiyorsun. tamam çok matah bir hayat yaşamıyoruz da hayatında ilgini çeken bir uğraşın yoksa işten kaçsan ne olacak? ha uğraşların var, hobin var, fikrin var da işten dolayı yapamıyorsan (ki bu bence genellikle bahane) o zaman bunu düşünebilirsin.

basit mevzular var. ihtiyaçlarımız için çalışıyoruz. bizden öncekiler evet bir işe daha çok saygı duyuyorlardı çünkü onlar için barınmak, aç olmamak vs vs gibi en temek ihtiyaçlar gerçekten lükstü. tatil dünyanın en zengin insanlarını yaptığı bir şeydi benim çocukluğumda bile, ki yaşım 30 benim de.

şimdi sen de ihtiyaçların için çalışıyorsun ama eskisi kadar hayati ihtiyaçlarımız yok bizim. çok iyi olmasa da barınma/eğitim/sağlık/yeme içme gibi temel ihtiyaçlarımızı karşılayabiliyoruz. fazlası ne olabilir? işte fazlası sensin. isteklerin yani. gezmek tozmak olabilir, keman olabilir, heykel olabilir, çapkınlık olabilir, birine bakma yükümlülüğü olabilir, sosysal projeler olabilir, politika olabilir, akademik kariyer olabilir vs vs vs.

arazi alıp işlesen dünyanda bir anda in to the wild'ın müzikleri mi çalacak sanıyorsun? bu şehirlilerdeki kaçıp gitme tribine bayılıyorum. 18 yaşıma kadar köyde yaşadım ben. gidin kalın bakalım bir anadolu köyünde 10 gün kalabiliyor musunuz. bir çoğu ahlaksız, cimri kokuşmuş insanlar. her pislik döner ama toplumda mide bulandırıcı bir ahlakçılık var.

kendi kendime heyecanlandım biraz kusura bakma:) ama değiştireceksen şimdiden değiştireceksin işte, ona göre planını hazırlığını yapıp, "gerçekten" ama gerçekten istediğin şeyi yapacaksın. kişisel gelişim nasıl bir ezber dayatmaysa, işi gücü bırakıp köye yerleşmek de aynı derecede ezber.

dedigini yaptim kactim avustralyaya yerlestim.

Büyük şehirlere alıştıktan sonra Anadolu'nun ücra bi köşesinde kendine yeni bi hayat kurmak çok zor ama ben insanların bu konuda desteklenmesi gerektiğini dusunuyorum. Hatta keşke buna yönelik bi devlet politikası olsa. Mesela 40 yasin altındaki aktif çalışan nüfus büyük şehirlerden göç konusunda teşvik edilse. İş, kalacak yer, kredi falan saglansa. Ne bileyim. Hem bu insanlar gittikleri yerlerin gelişimine, kalkınmasına katkı sağlar hem buyuksehirlerdeki yaşam şartları iyileştirilir, trafikten sağlık sistemine birçok sorun çözülür hem de insanlar daha kaliteli, mutlu yaşarlar. Bilmiyorum, belki çok afaki konuştum ama bence, cidden İstanbul gibi büyük şehirleri terketmeliyiz.

Kaçanlar burada
www.hayalimbiciftlik.com

şöyle ki evet çevremde böyle insanlar var. ama geriye dönmek istediklerinde bir dayanak var. örneğin ücretsiz izin alıyorlar devlet memuruysa ve 1 yıl sona geri dönebilirim kafası var. ya da ailesi bir ev vermiş, hiçbir şey olmadı kira param var diyo. ya da biliyor ki eninde sonunda bir gün miras kalacak. hiç yaşlandığımda ne yapacağımı o zaman gelince düşünürüm diye düşünen bir insan görmedim. yaa ne kadar rahat adam dediğim insanlarla yakın arkadaş olunca aslında güvendiği bir şeylerin olduğunu anlıyorum.

ayrıca bizim kuşağın kraldan çok kralcı olmaması hoşuma gidiyor.

olay biraz kiymet bilmekle alakali. su anki nesil kiymet bilmiyo. cunku her sey cok kolay elde ediliyor. cep telefonunun olmadigi 25 sene oncesini dusunsenize, sevgililer falan nasil haberlesip bulusuyordu? ugur melekenin de bununla ilgili bir yazisi vardi yanlis hatirlamiyorsam. babamin yasadiklarina bakiyorum mesela bir de kendiminkine. babam gaz lambasiyla ders calisirken, ben sinav sorularini googlea yazip muhtemelen cevabi anlamadan dersi geciyorum. yani olay bence zorluk gormedigimiz icin elde ettiklerimizin degerini anlamiyoruz, kiymet veremiyoruz.

he senin durumunda ne olur mesela, baska ulkelere gidebilirsin mesela, 1 sene bir ulkede 1 sene baska bir ulkede vs yasayabilirsin. illa daga cikacasin diye bir sey yok.

arazi işi plaza işinden daha zor
hem fabrikatör hem çiftçi kızıyım

olum var ya çok yakınım şu anda bu hayale, bir kaç parametre var onları kotarsam cennet gibi bi halde yaşıycam ama hem zaman hem emek gerekli.

1. si işimi daha hacimli bir hale getirmeliyim (çeviri)

2. si (opsiyonel) memur olup ailemin kırsaldaki evinde yaşama olasılığım var.


ama dediğim gibi hem emek hem zaman. para değil. şükür para var. b.k gibi (qızlar selam)

_MErhaba anonymice bey nasılsınız?
_meeee ...baaaaaa...meeeee
_anonymice bey? merhaba
_gulüm yannıs geldin sen.


kısaca yapmacıklıktan uzak... sinir stresten uzak... b.k beyinli patrondan uzak bir yer hayalim. şansım yaver giderse gerçekleştirecceğim inşallah.

@la noix arti 1
arazi, tarim, ciftlik isleri hakikaten filmlerdeki gibi kolay degil. cocuk bakmak gibi dusun. onlarca inege bakiyorsun, sabahtan aksama kadar beslemek zorunda oldugun, asisiydi, pisliklerinin temizlenmesiydi, sagilmasiydi, satilmasiydi vs derken hayatin onlar oluyor. kuzenim hayvancilik yapan esinden bu yuzden bosandi, adam hayvanlardan kafasini kaldiramiyordu ki esiyle ilgilensin.

@ cilekli krep arti 1
ben de tezek gibi avustralyaya gittim ama benim durum daha net degil, kalici da olmayabilirim. neden cunku kaybedecek bir seyim yok. donersem isim garanti, fena da bir is degil, miras vs durumlari da var. o yuzden kisiden kisiye de cok degisiyor.

22 yasinda mühendislik okuyorum.

hayalim 40indan sonra yaylaya cikip, odun kesip soba yakmak, birkac meyve agaci, sebze yetistirip coban köpegim, kümes hayvanlarimla takilmak. sevgilim haric insanlarla iletisime gecmemek, internet haricinde ben istemedikce kimsenin bana ulasamamasi. ahsap atölyesi kurmak bahcenin bir kenarina, kuyu, solar panel vs ile ugrasip kendi kendine yeten, ufak bir yer. söyle kendi yaptigin cardagin kenarinda oturup varendadan uyaklarini sarkitmak, ava cikmak, hikelara cikip dönmemek, civardaki dereye, göle girmek soguk soguk. daglarin manzarasi, sabah ayazi, kus sesleri, bir de pikap alacaksin, odunlari tasimaya, kasaba merkezinden yiyecek icecek ihtiyacini arada bir halletmeye. belki diresta gibi bir youtube kanali kurar, ya da peterin dip it kanali gibi bir yan hobi gelistiririm. ya da ne bileyim, ufak bir lathe alirim atölyeye, ufak heykel falan yontarim. resim cizerim. kafa dinlerim ya.

bu motivasyonum. muhtemelen yalan olacak, muhtemelen kendi kendime bunlari yapabilecek enerjimin oldugu yaslarda, bunu yapacak param, stabil bir hayatim olmayacak. dünya degisecek, ekonomik parametreler zart zurt.

ama beni oraya gömün.

duyuru, vasiyetimdir.

İnsan faktörünün olduğu her yerde mutsuzluk olacaktır, az olacaktır çok olacaktır ama illaki olacaktır ve o can sıkılacaktır. her türlü pislik rekabet cahillik her yerde var.

Dahili meddah biraz anlatmaya çalışmış, köyde doğmuş büyümüş birisiyim. Yani eken biçen bir ailenin çocuğu olarak.. çıldırdığım zamanlar çok oldu o insanlar yüzünden. şimdi aynı sıkıntıyı kocaman şirkette çalışan insanlar yaşatıyor. Yani bu işin sonu yok. Önemli olan minimize etmek, şartları olabildiğince iyi hale getirmek... güzel bir hayat dilerim.

plaza yasamina alternatif niye hep ciflik yasantisi goruluyo ki? bir suru alternatif yasam tarzi var. mark wahlberg'in sniper filmini izleyip etkilenmeyen var mi? o da bi tarz, illa köyde bahce bostan isleriyle ugrasmak gerekmiyor. onu isteyene de saygi duyarim da gercekten sıkıcı be.

baska bir alternatif (bkz: esteban vihaio) tipi hayat tarzi olabilir. dogu avrupa'da kebabci acmak olabilir. avustralya'da elma toplamak olabilir. sirt cantasiyla hostellerde kala kala dunyayi gezmek olabilir. ki bu bu bati avrupa kulturunde cok yaygindir(lise ya da uni mezuniyetinden sonra). ne bileyim, sinirsiz alternatif var. ama bunu masa basindan bulmak da zor gibi. insanlar gercekten napmak istediklerine karar vermek icin yola cikiyolar iste sirt cantasini alip. cekilecek cile mi dersen bence degil.

ben bi sahil kentinde yasamak isterdim.

yemeklerin bir çoğu piştikten 5-6 gün sonraya kadar dayanmaz.o yöntem çok mantıklı değil. onun yerine evlere günlük ev yemeği bırakan firmalar var.

sizin bölgeniz için misalen;
www.yemeksepeti.com

her gün istediğin saatte yemek getirebilecek bir firma var. ev yemekleri.

www.mealbox.com.tr

bu dediginizi yapan birni biliyorum ama tr'de degil. ben de bulursam annem icin istiyorum.
tum alisverisi yapacak, 5-6 gunluk pisirecek.
tabi patates yemegi iki gunden fazla durmamali mesela oyle seyler olmaz ya da ilk gun yenir.
bir de buzlukta tutulabilir ozellikte olmali ki vitamini kaybolmasin.

hukukçu olsaydım kesin başvururdum, ilgini çekiyorsa

www.bilgi.edu.tr

çok para mı kazanmak istiyorsunuz yoksa idealist biri misiniz? özet geçeyim her iki ihtimal için, ikisinin de ortak yanları var.

iyi para için ;

- yurtdışında uluslarası ticaret ya da özel hukukun başka bir alanında master + iyi derecede belgelenebilir ingilizce.

- kariyer günleri zart zurt aktivileri takip+ olabildiğince fazla kurumsal firm ilişkisi yakalama.

- kurumsal firmalardan birine ya da uluslarası firmalara danışmanlık yapan/ sözleşme hazırlayan bir büroda işe başlamak. sonrasında kariyere oradan devam. (kendi büronu açmayı düşünmediğin ön kabulüyle)

idealist hukukçu:)

- düşündüğün alanda yüksek lisans ve iyi ingilizce. örneğin iş hukukunda ya da insan haklarında.
- ilgi duyduğun alanda çalışan bir sivil toplum örgütlerinde staj. örneğin çocuk haklarıyla ilgili örneğin kadın haklarıyla, işçi haklarıyla hapishanelerle vs vs.
- olabildiğince fazla insanla iletişim sonrası devam eden akademik hayatı doktora ile destekleme. medya ile, siyasi partiler ile sivil toplum örgütleri ile güçlü bağlar kurup uzmanlık yaptığın alanda az biraz medyatikleşmek.

almanca bilgini belgelendir. gothe sınavlarına falan gir ne bileyim. en olmadı almanca yds'ye gir. çok işine yarar.

eski himalayan kedim nedensiz olarak abimden nefret ediyordu . abimin evi ayrı ama bize geldiğinde kapıda tırnaklarını çıkararak karşılardı onu . kan görmeden de vazgeçmezdi illa abimin elini kolunu tırmalar kanatır rahatlardı.
bir ay kadar çiftleşmesi için bir arkadaşın evine gitmişti . dişi kedi benim kedimi fena korkutmuş koltuğun altından çıkamamış arayıp kedinizi alın dediler . tek müsait kişi abimdi . abimi yolladım . o eve girer girmez koşup kucağına atlamış bizim eve gelene kadar kendini sevdirmiş . kurtarıcı gibi oldu barıştılar . kısa süre sonra tekrar eski haline döndü ama .

Salliyorum ama ya birine benzetiyorsa! Misal kisirlastirnayi yapan doktora dirini ni niiin!

insanlar kadar bilinç düzeyinde yaşadıkları bir dünyaları olduğunu sanmıyorum. daha çok güdüleriyle yaşadıkları için gerçekten hiçbir neden yoksa bile, genlerinin aktardığı herhangi bir kod, ya da bozuk bir kod sevmemelerine neden olabilir.

insanda da oluyor ya hani. birini görür ısınamazsın, işte öyle gibi biraz.

@dahili meddah ama o zaman baştan beri sevmemesi gerekmez miydi? 10 11 ay delicesine severken sonradan bozuldu araları :)

kısırlaştıran veterinere benzetmesi saçma kokusundan tanır kediler. kısırlaşınca feminist falan mı oldu acaba? testosteron kokusuna gelemiyordur.

işte onu da kendi mantığımıza göre düşünüyoruz, en baştan beri nefret etmesi gerekmez miydi? insanlar için evet, ama kediler için niye böyle bir zorunluluk olsun.

herhangi bir şey, herhangi bir anda güdülerini öyle şartlamış olabilir.

tüketici hakem heyeti

gümrük ticaret bakanlığı il ticaret müdürlüğü'ne şikayette bulunursanız hızlı sonuç alırsınız. sonrasında gerekirse malın değerine göre hakem heyeti ya da tüketici mahkemesi'ne başvuraiblirsiniz.

Delillerinizi hazirlayip hakem heyetine gidin. Parasal tutari nedir telefonun bilmiyorum ama Daha detayli bilgi icin ozelden yazabilirsiniz.

100ml altındaysa losyon olur. jiletten kastınız başlıklı traş bıçakları ise evet alınır. ustura ya da açık jilet almazlar.

Biraz once gectim, aldilar.

Değişiyor ya. Teyzemin tırnak makasını aldılar, bendeki tıraş bıçağına bir şey demediler mesela. İkisi de yurtiçi uçuşuydu.

e tabi her akşam nugget yenmez yağda kızartıyorsun bir kere. kırmızı et balık tüketmen lazım (konserve ton balığı balık değil) pek çeşidin de yok her akşam aynı şeyleri yiyorsun. meyveyi de abartmışsın bence hem öğlen hem gece 10 fazla bence.
rejim menüsü mü bu?

rejim menüsü değildir diye düşünüp, sadece besin değeri açısından değerlendiriyorum.

- doğru düzgün lifli besin yok
- yoğurt/peynir vs süt ürünü hiç yok
- meyve suyu düşünüldüğü kadar sağlıklı değil.meyveyi bütün olarak tüketmek lazım. zaten meyve yiyorsunuz fazlasıyla, ekstra meyve suyu ekstra şeker demek.

yağsız olmaz. sağlıklı yağ şart. tereyağ, zeytinyağı gibi.

bu öğünleriniz ne için onu yazmamışsınız. Kilo mu vermeye çalışıyorsunuz ? Kilo almaya mı çalışıyorsunuz ? Fitness mı yapıyorsunuz ?

Nugget tarzı çöp gıdayı bırak. Yağdan değil karbonhidrattan kaç. Yağ derken tabii ki sağlıklı olanları kastediyorum.

telefonunu aldım pişmanım.

İki telefonum ve yıllar önce aldığım fotoğraf makinem Sony. Bir sorun yaşamadım ancak ithalatçı firma garantili veya garantisiz asla almam. Okuduğum yorumlar epey tırstırdı beni, şanslıymışım.

benim de tüm telefonlar sony oldu hep. acayip seviyorum. ünideyken walkmen telefonum vardı hala saklıyorum. döneminin en iyi telefonuydu bence. bi ara samsung kullanmıştım bir daha asla almam. şimdi z2 kullanıyorum çok memnunum.

i love <3 sony

arkadaşlar bir de o zaman şirkete destek olalım yahu, adamlar zorda, batıcaklar amk.

3-5 demeyelim alabildiklerimizi sony alalım. gelecek nesillerde bilsin bu efsaneyi.

sony marka olarak iyi de istediğim özelliklerde tercih edilebilir bir ürünleri olmuyor.

özellikle pc kullanan biri için televizyon olayı da devreden çıkıyor zaten. cep telefonu da ikinci planda kalıyor.

en son sonyden ne aldım diye düşündüm aklıma playstation 1-2 dışında ürün gelemedi öyle diyeyim.

ne düzgün bir oyuncu monitörü var, ne pc için fiyat performans oranı da güzel ses sistemi var ne herhangi bir pc bileşeni üretiyor ne de klavye mouse vs... nesini alayım ben şimdi bu adamların?

kısacası benim için varlığı yokluğu pek umrumda olmayan bir marka konumunda kalıyor.

iki telefonum var biri Sony Ericsson K750i, 2004 yilinda almistim ve pilini degistirmedim halde sarji 5 gün gidiyor. Digeri Xperia Z3 sarji 2 gün gidiyor. Playstation 2006 yildindan beri bir sorun cikartmadi. Bir Sony Vaio bilgisayrim 2007 yilindan beri kullaniyorum, digerini de 2012 yilindan beri.

Bunlara ragmen elektronik markadan bagimsiz olarak isi biraz sans isi. bu durumda da satis sonrasi servis önemli ve o da dagitici/ithalatci firmaya bagli. problemli bir ürün veya seri denk gelirse ve her markanin ürünü üzebilir.

yargılama sürerken diğer alacaklarınızdan feragat ettiğiniz için fazlasını alamazsınız.

çünkü bazı toplumlarda insanlar söylediğini yapılanın hatası olarak görürken, bizde yapanın hatası olarak görürler, dolayısıyla kendisine yönelik bir suçlama olarak algılar.

bunun nedenini ben de merak ediyorum.

herkes kendini bulunmaz hint kumaşı ya da bir bok sanıyor temeli bu. koskocaman galakside zerre boyutunda olmayan hacmi ve 6 milyar insan arasında hiç önemli yer işgal etmeyen benliği ile adeta kişi kendisini dünyanın merkezi sanmasından kaynaklı bence bu canavarlaşma. kendisinin farkında olmayan, aslında dünya üzerinde çok da önemli bir yer işgal etmediğini bilmeyen bu megolamanyaklar maalesef haklısı demez, ve bunu yapmaya devam eder. esası bu bence. bu durumun kök nedeni nedir diye sorarsan da kesinlikle yetiştiriliş tarzı başka da bir şey değil.

en önemli nedeni toplumsal adalet duygusunun olmaması.

örnek vermek gerekirse; herkesin yere tükürdüğü için cezalandırıldığı bir toplumda yere tükürme alışkanlığı olan kişilerin büyük çoğunluğu zamanla bu davranışlarını sona erdirirler. erdirmeyenler de yapmaya devam ettiklerinde cezalandırılacaklarını bilirler, buna karşı koysalar bile bu cezayı ettiklerini en azından bilirler.

türkiye'de ise yola tüküren insanlar genel olarak cezalandırılmazlar. verdiğimiz tepki de karşımızdaki kişinin sosyal statüsü ya da fiziksel görünüşü, kadın erkek olması vs vs bir çok şeye bağlı olarak değişken olur.

aynı eyleme aynı tepki verilmediği için insanlar davranışlarının genel olarak hatalı olduğunu (duruma bağlı olmaksızın) düşünmek yerine, bunu daha önce yapan insanlar olduğunu ve onlara tepki verilmediğini düşünerek olayı şahsileştirirler.

bu yüzden siz onu davranışından dolayı eleştirdiğinizde, o kişiliğine bir hakarette bulunmuşsunuz gibi saldırır.

insanlar suçlarını kabul etmeye niyetli değil. suçlu olduğunu bile bile "ben şimdi karşı tarafı bastırırsan tartışma biter, suçlu olduğum da tescillenmemiş olur" diyor ve bu şekilde davranıyor.

baskıya gelince elindekini bırakıp kaçma olayı da bundan ötürü. sorumluluk almaktan ölesiye korkan bir toplumuz. mesela bir iş zor geldi, kimseye bişey söylemeden kaçıp gidebiliyor insanlar, daha bu hafta başından beri 3 kere yaşadım...

kurunun yanında yaşı da yakıcam kimse kusura bakmasın, ben hiç böyle değilim ama çevremde o kadar çok var ki, kendimi yabancı hissetmeye başladım bu duygulara...

Genimize tüküreyim. Bu millet kompleksli millet çünkü. Dünya böyle bi kırma/karma insan topluluğu görmemiştir.

bizim insanımız bilinçaltında sürekli tetikte ve saldırgan halde, hatasını kabul ettiği an karşı tarafın üzerine çökeceğine ve onu bin pişman edeceğine inanıyor. bunun ezilmişlikle alakalı olduğunu düşünüyorum ben, garibanlığın getirdiği bir savunma içgüdüsü.

bunun haricinde hatayı kabullenmek bir görgü kuralıdır, gerçekten öyle hissetmeseniz bile karşı tarafa olan saygınızı göstermek için bu yolu tercih edersiniz. görgüsüz olduğumuz da su götürmez bir gerçek zaten.

Doğu kültürü diye düşünüyorum. Herkes gücünün yetebildiğini eziyor.

Çünkü o haksız fiile alışmışlar. Adam o şeyi onca yılda, yüzlerce kez yapmış ve kimse birşey dememiş. Biri birşey söyleyince kendini tehlikede hissedip köpürüyor. En baştan adalet, hak vb. ile ilgili yeterince eğitilmiş olsalar böyle olmazlardı.

bence de dna... çok az kişi tanıdım hatasını kabul eden.

tr.wikipedia.org

çikolatamı alayım.

Orta Doğululuk, cahillik

Çünkü insanlar çok rererö.
Benim çukulatam antep fıstıklı olsun.

Özgüven problemimiz var.

Bence kabayız. Çocukken düzgün terbiye adı altında bazı şeyler öğretilmemiş.

Haksız da olabileceği, kendisinin doğrusunun en doğru olamayacağı vs vs.

Çünkü bu ülkede suçunu kabul edersen daha da üstüne çıkıp ağzına sıçarlar. Denemek serbest. Kaza yap özür dilerim suçluyum de işin bitti adam %10 suçluysa her boku sana yükler. Bu ülkede modern olmaya gerek yok. Çirkef olmazsan başın ağrır. Sen de bağıracaksın sen de haklıyım diyeceksin.

Buraya yazıp ay insanlar çok rörörö diyenlerin en az yarısı da senin dediğin türden çıkar bu da işin ironik kısmı:) insanlar çevrede çirkefliğin para ettiğini görüp ona alışıyor ve doğru zannediyor. Çirkeflik yapınca kimse uyarmadıysa, işi de hallolduysa aynen devam. Zamanında ben de benzer bir soru sormuştum "niye tartışma kültürümüz yok" diye.

dna mız böyle çünkü yaşadığımız coğrafyanın etkisi altındayız. karadenizliyim, havası denizi hırçın sağı solu belli değil. insanı da aynı. sakin değil hiçbir akrabam. karadeniz nasıl haşinse insanı da aynı. ben özünde meselenin coğrafik olduğunu düşünüyorum.

sadece haksiz olduklari seyi yaptiklarinda degil aslinda, her seyi kisisel alma problemi var.
evde birisine mesela cantami gordun mu diye soruyorum, kiyamet kopuyor sanki hirsizlikla suclamisim gibi. bunun bence tek bir adi var: ego. ama detayli aciklayamiyorum.
bize has degil bence bu olay ama bizde sinirleri kontrol edememe problemi oldugu icin cok daha fazla goruyoruz. yani kabayiz.

egitim.

İşin komiği herkes nedenin ne olduğunu biliyor ya da en azından fikire sahip, ama yine de düzeltmiyoruz. Ne ilginç :)

Mesela emniyet şeridine girip giden insanlar, ama o da gidiyor diye düşünüp arkasından giriyor. Sonra trafiğin a. koyuluyor. Ne saygı var ne görgü. Adama neden giriyosun diyince bi de sizi dövmeye kalkıyor.

Japonya'dan yeni geldim de... İsyaaaaann diye bağırmak istiyorum dostlar.

NOT: Çikolatalarınızı en yakın toplantıda vereceğim. Lütfen bana hatırlatın. :)

tanımadığımız insanlarla iletişimleri geçtim kişisel ilişkilerimizde bile böyleyiz. tanıdığım en aklı başında insanlar bile bir tartışma sırasında ille de ben haklıyımcılık yapıp ancak iş bittikten sonra düşünüp ya evet haksızmışım aslında diyor (ben de buna dahilim). durum içinde asla doğru değerlendirme yapmayı bilmiyoruz. hep sıkıntı veya yanlış yapılan şey ne ise sonradan düşünebiliyoruz.

önce düşün sonra konuş diye bir kavram var ya bizde tüm süreçler için tam tersi. artık kültürel bir hal de almış, japonyaya taşınsak iyi.

çünkü eleştiriye açık bir toplum değiliz.

2 saat mesgul etmiyor ve kimse kullanmıyorsa kullanın gitsin.

Şirkette normal tuvaleti kullanamayan biri olsa etik olmazdı ama tuvalet kullanarak eskiyen bir şey olmadığından bence sakıncası yok. Tamamen atıl durumda kalacağına bir işe yaramış olur.

yav insan kaymaklarına gidip ne diyecek. ben engelli wc'sine sıcıyorum haberiniz olsun aa mı diyecek ne diyecek. haha :)

biri bana bunu dese "bunu mail ile bize iletebilir misiniz?" derdim :D :D

Bizim şirkette de kadın yok denecek kadar az, millet kadınlar tuvaletini de kullanıyor. Tabi kadınlar sorun ediyor haklı olarak ama, işyerinde kimse yoksa kullanılabilir sanki, eğer ziyaretçi de sık olmuyorsa. (Gelenlerin engelli olma ihtimaline karşı)

aklıma şu video geldi.
www.youtube.com

engelli yoksa tabi ki kullanılabilir.

insan kaynaklarına gerek yok ya. kullanılmıyorsa kullan tabii ki. yalnız engelli bir ziyaretçiniz olursa önceliği ona verirsiniz işte. onun dışında ne sıkıntı olabilir ki :)

ben de ses duymaktan çok rahatsız oluyorum çünkü. muhtemelen ofis taşınınca ben de engelli tuvaletini kullanıcam.

engelli tuvaleti sadece engellilerin kullanacağı tuvalet anlamına gelmez zaten. sadece önceliğin engellide olduğu tuvalet anlamına gelir. aynı belediye otobüslerinde engelliler için ayrılan yerlerde olduğu gibi.

eğer engelli biri yoksa zaten kullanmakta sakınca yok. varsa bile çok uzun süreler kalmadıkça yine kullanmakta sakınca yok.

(bkz: gıda intoleransı)

(bkz: gıda intolerans testi )

safra kesesi taşı

haşlama güzel patates koy suyuna limon sık üff

bunu buraya soracak vaktiniz var, verilecek cevapları bekleyecek kadar da, okuyacak kadar da. bence haşlama ile uğraşın direk. sonra da yersiniz hem.

Haşlama +1. Hem de kuzu. Hmms

döner fiyatına biftek alıp evde yapmak. haşlama kadar uğraştırmaz + dönerden çok daha fazla fayda

doner macht schoner (doner guzellestirir) demis almanlar.

tabiki de doner degil, evde adam gibi yemek yapmak ilk tercihimdir hazir vakit varken.

tavuk ciğeri yiyin.

patlican salatasi basittir.. sebze yemiyoruz kismindan "sebze yemeyi sevmiyoruz" mu demek istedin?

fırında patatesli köfte (hazırlık yarım saat, pişme yarım saat)
fırında somon (hazırlık 10 dakika, pişme yarım saat)
sebzeli bulgur pilavı, yanına elektrikli ızgarada tavuk şiş (yoksa alın, 50 lira bir şey, çok işe yarıyor) (hazırlık 40 dakika, pişme 20 dakika)
mantarlı et/tavuk sote (hazırlık 15 dakika, pişme 15/30 dakika)
fırında peynirli ve bolonez soslu makarna (hazırlık 45 dakika, pişme 1 saat)
kıymalı yumurta (hazırlık 5 dakika, pişme 20 dakika)
döküm tavada biftek (hazırlık 10 dakika, pişme 10 dakika)
çıtır tavuklu salata ( hazırlık +tavukların pişmesi = yarım saat)

ubi dubium ibi libertas, sevmiyoruz, yemiyoruz. yemek istemiyoruz :)

sebze yemiyoruz dediğin sevmiyoruz mu yapamıyoruz mu nedir, basit bir sürü sebze tarifi var.

ama genel tavsiye. kıymayı çok alıp kavurup küçük parçalar halinde buzluğa at. dondurulmuş soğan al. yemek zamanı gelince. soğanı at kavur sebzeyi koy pişmiş kıymayı koy suyu koy kapağı kapat pişsin. pırasa, bezelye falan hep böyle yapabilirsin.

bir diğer pratiklik fırın, pişirme torbalarında tavuk göğüs veya butu baharatla karıştırıp patates koyup fırına atmak, mantarları, biberleri köfteyle birlikte direkt fırına atmak falan her şeyi fırında pişirebilirsin.

sebze sevmiyoruz derken hani tencere yemekleri yenilebilir olur yani. patates, fasulye falan hani doldurup tencerede pişince.
diğer sebzeleri bilemem ama bir de kavurmalar da olabilir hani pazı, ıspanak, patates falan filan.
sağlıklı mı bilemem de.

diğer brokoli, kereviz, karnıbahar falan hani pişirmeden yoğurtla falan salata yapılarak falan yenilebilir belki, baharatla falan da süslerseniz gider yani herhalde ben de pek yemem.

aşağı yukarı hepsi palavra çok az farkediyor totalde ödediğin para.
x bankasına 10 yılda 100.000 e 200.000 ödüyosan
y bankasında 10 yılda 202.000 ödüyosun ama rakamlara bakınca faizi daha düşük gibi geliyor ancak diğer giderlerden çakıyorlar.

bir çoğu piyasadaki diğer bankaların hangi oranlara inebileceğini biliyorlar. bunlar da çok çok özel bir müşteri değilseniz aralarında çok 0,05 oran oynuyor en fazla. yani blöf yapsanız da çok etkisi olmaz.

önceliğiniz uzun süredir çalıştığınız bankanız ve maaş müşterisi olduğunuz bankanız olsun.

Yıllık hayat sigortasını ne kadara yaptıklarını sorun. Bu fiyat çok fark edebiliyor. Ben kredi çekerken bir puan daha yükseğe çektim sirr bu yüzden. Bir puan daha aşağı veren bankada hayat sigortası çok yüksekti. Tüm masrafları öğrenin. Her sene hayat sigortası yaptiracaksiniz. Gerek yok diyen bankadan da cekmeyin. Hayat sigortası sizin ve borcumuz için önemli.

başın sağolsun kardeşim.
Net bilgim yok kusura bakma başın sağolsun demek istedim sadece.

Sağol kardeşim :(

başınız sağolsun :(

şurda ali tezel'in bir cevabı var, kesin cevap olmasa da belki kafa açar

www.alitezel.com

başınız sağolsun.

abiniz eğer 2008 Ekim ayından sonra hizmete başladıysa 5 yıllık (1800 gün) hizmet koşulu ve;

- annenizin gelirinin asgari ücretten az olması (eğer evli ise hem annenizin hem de eşinin maaşı birlikte hesaplanır ve 2'ye bölünür )

- herhangi bir maaş ve aylık bağlanmamış olması;

koşullarında annenize ölüm aylığı bağlanır.

Arkadaşlar sağolun.

Abim 2008'den sonra göreve başlamıştı. Annem ile babamın gelirlerinin yarısı da asgari ücretten az ediyor.

Peki ne kadar bağlarlar arkadaşlar bilginiz var mı?

Yani yüzde olarak ne kadarını anneme bağlayabilirler.

Başınız sağolsun.
3 yıl önce abimi kaybettim ben de...

Ben sgk ya başvuru yaptım, oğluna bağlandı maaşı. SGK yı arayıp net bilgi alabilirsiniz.
Bir de şöyle bişey buldum.

www.sgkrehberi.com


Annenize ve sizlere sonsuz sabırlar diliyorum...

%25 oranında ücret alacaktır.

basiniz sagolsun. :(

kanuna ve genel ahlaka aykırı olmadığı sürece taraflar aralarında anlaştığı her konuda sözleşme yapabilirler. sözleşme genel kanının aksine sadece yazılı yapılmazlar, sözlü ve karşılıklı mutabakat da sözleşme yerini tutar.

bunun sizin olayınızdaki istisnası genel işlem şartları. burada siz tüketicisiniz, çünkü bir ücret karşılığında bir hizmet satın alıyorsunuz. karşı taraf bu maddeyi sizinle müzakere etmediyse ve bu size zarar veriyorsa genel işlem şartı nedeniyle iptalini talep edebilirsiniz.

bence uzlaşmaya çalışın. çünkü yargı çok ağır işliyor ve bu kadar zaman ayırmanızı gerektirecek bir sorun olmadığını düşünüyorum bir avukat olarak.

cevap için teşekkür ederim dahili meddah.

peki bu firmanın yaptığı bu dayatma, "pasaport alıkoymak" olarak nitelendirilebilir mi?
firmayla olan sözleşmem benim vize işlemlerimi halletmeleri. bana teslim etmeyi ilave eden bir sürecin bu sözleşmeye net olarak dahil olduğunu düşünmüyorum. çünkü ayrıca kargoyla iletmek şeklinde de bir seçenek bulunuyor.
"pasaportumun saat 15:00'e kadar onlarda durması bana zarar veriyor" argümanı burada yasal olarak geçerli midir?

dahili meddah'ın yazdıkları doğru ama adamlar pasaportları alıkoymuyor ki. adamların belirli çalışma saatleri var, bu çalışma saatleri dahilinde hizmet veriyorlar. eğer vfs global'den bahsediyorsak, sabah saatlerinde başvuruları topluyorlar, daha sonra bu başvuruları işliyorlar. daha sonra da konsolosluktan gelen pasaportları dağıtıyorlar. eğer sana 14:00'te pasaport teslim etmeye çalışırlarsa, başvuruları işlemeleri gecikecektir ya da sabah 08:00'de pasaport teslim almak istersen başvuru alamayacaklardır. 'altı üstü bir pasaport verecekler' demek doğru bir yaklaşım olmaz, adamlar belli bir düzen içinde çalışıyorlar.

kaldı ki pasaportunun saat 15:00'e kadar onlarda durmasının sana nasıl bir zararı olabilir ki? tahminen senin her argümanın, vize başvurusu yapan müdebbir bir kimsenin yapmaması gereken bir hareket olarak nitelendirilecektir.

yine vfs global özelinde kendi tecrübem, söz konusu pasaport teslim saatleri dışında pasaport teslim aldım. yanlış hatırlamıyorsam 16:15 falandı.

pasaport alıkoymak da dahil açık bir hukuksa aykırılık olduğunu sanmıyorum. sadece bu işlemin size zarar verdiğini kesin olarak ortaya koyabiliyorsanız bundan kaynaklı zararınızın tazmini için çeşitli hukuki yolları kullanabilirsiniz.

aldığımız bir çok hizmette bu süre kriterine bağlıyız aslında. her işi yapılışının makul sürelerle sınırlandırılması hayatın gerçeği. tek kriter bunun keyfi ve size zarar verip vermediği hususu.

Darüşşafaka'ya sorun.
Bir de İstinye Anadolu Lisesi var, salonu inşa edildi diye biliyorum. Belki kiralıyorlardır okul saatleri dışında.

ışık okulları'nda da vardır büyük ihtimalle.

istanbulun neresinden bursanın neresine gideceksin?

budo'ya yakınsan gidilebilir ama yorucu olacağı kesin. arka arkaya gitmen gereken günlerin gecesi konaklarsın arada. hava muhalefeti olduğunda da sıkıntı olabilir, özellikle bahar dönemi final zamanı. özetle azmine bağlı.

edit: yl'da sınıf arkadaşım geliyordu, taşkışla'ya bursa'dan. uykusuz oluyordu genelde.

Benim için değil, arkadaşım için sordum aslında. Bakırköy tarafında oturuyor ama taşınabilir. Uludağ Üniversitesi'ne gidilecek.

bursa yolu pek güzel bir yol değil. özellikle istanbula dönüş tarafı. haftada 2-3 gün çekilmez.

deniz otobüsü yolculuğu çok keyiflidir ancak yukarda da cevap verildiği gibi bursa'da ve istanbul'da bu araca yakın oturuyor/yaşıyorsanız.

Bıktırır.

Haftada bir İstanbul'dan Bolu'ya gidiyorum. Bir noktadan sonra katlanılmaz oluyor. Son careyse gitsin.

Dayanilacak gibi değil.

pendik dolaylarında oturabilirse.yalova feribot-otobüs(1 saat) toplam 1.30 saat sürer.anadol yakasında oturan biri istanbul unıversitesi avcılar kampusunu baz alırsak 2 saaatten önce gidemez.buna göre düşünsün.

geçen hafta cuma gittim pazar döndüm. kendimden geçtim resmen. deniz çarptı. bi hafta kendime gelemedim. ateşim çıktı hasta oldum çok feci. ama bünyeye bağlı. her hafta cuma istanbula gidip pazar dönen arkadaşım var. alıştım artık diyor. yorgunluğu göze alabilirse olur.

patlıcan, soğan, biber közle.

bir de sarımsak mükemmel oluyor, ama direk közün üstüne koyun, harıl harıl yanan kısma koymayın köz olmasın sonra. anladın işte sen.

tabiiki patlıcan, arpacık soğanı (bimde var çok güzel ve ucuz) köz

Bira.

öncelikle mangalı severim.

domates ve soğan közle, ince doğrayıp bir kap ya da tabağın içine koy, üzerine de nar ekşisi dök. süper keyifli

kühnenin hot chili sosu var onu al, sosun 1/3ü, biraz sarımsak biraz da yağ koy, tavuk etlerini at o sosun içine karıştır falan biraz. Bir süre öyle bekletip (biz önceki akşamdan yapıp ertesi gün pişirmiştik) sonra pişir. Bu da baya güzel oluyor.

bim, a101 ve karfur gibi yerlerde mezeler satılıyor. kesinlikle haydari alın. yanında amerikan salatası falan alın.

Yanına yayık ayranı ardına da çayı eksik etmeyin.

yav canım çekti, nerdesiniz ki? eskişehir civarıysanız gelirim, hem yanına ne istiyorsanız alırım.

canımız çekti be, öğrenciyseniz öğrenciliğinizi bilin, gidin makarna yiyin :(

şaka şaka. mantar alın, bu istridye mantarlar var ya. çok güzel oluyor onlar ızgarada.

az da kaşar koy üstüne mantarlar pişmeye yakın. sizin orda biberiye filan da vardır taze, üzerine serp sonra parmaklarını yersin.

Abi kesinlikle ranch sos.

tavuk var tavuk varla gireyim söze. tavuk buttan kuşbaşı doğranmış tavukları acı toz biber, acı pul biber ve zeytinyağı ile güzelce yoğurup şişlere takın, acılı olursa daha güzel olur, pul biberden çekinmeyin. onları şişlere araları boş kalmayacak şekilde yerleştirip verin mangalın üstüne.

yanınızda ufaktan bir tava götürün, ufaklarından bir tereyağı alın. soğan karamelize edeceğiz, hazır olun. tavayı mangalın üzerine koyup soğanları halka halka keserek eriyen tereyağının içinde tavada bir güzel soteleyin, içine de soğanın adeti kadar küp şeker atın.

bir yandan biber,domates ve isterseniz patlıcanı da közleyin.

sonra tavuk şişleri çekeceğiniz ekmeklerin iç taraflarını tavuklar pişmeye yakınken üstlerine hafif hafif bastırıp ısıtıp, mangalın kokusunu sindirin. o ekmekler lokum gibi olacaklar.

pişti mi tavuklar? bak sıralamayı yazıyorum; tavuk şişi çekiyorsun ekmeğin içine, yanında bir kaşık karamelize soğan koyuyorsun, közlediğin ne varsada yanına kararınca koyup tuzunu atıyorsun. tabağa falan gerek yok. al sana tavukla lezzetin şahı.

yanında varsa bir duble rakın yoksa da hadi idareten birayla misler gibi götürüyorsun.

afiyet olsun:)